Warning: Undefined array key "tEBNDM" in /home3/alchemy3/public_html/vanessastateofmind/wp-includes/option.php on line 1

Warning: Undefined array key "LsDyLy" in /home3/alchemy3/public_html/vanessastateofmind/wp-includes/class-wp.php on line 1

Warning: Undefined array key "VgOmZL" in /home3/alchemy3/public_html/vanessastateofmind/wp-includes/class-wp-error.php on line 2

Deprecated: Creation of dynamic property wpdb::$categories is deprecated in /home3/alchemy3/public_html/vanessastateofmind/wp-includes/wp-db.php on line 760

Deprecated: Creation of dynamic property wpdb::$post2cat is deprecated in /home3/alchemy3/public_html/vanessastateofmind/wp-includes/wp-db.php on line 760

Deprecated: Creation of dynamic property wpdb::$link2cat is deprecated in /home3/alchemy3/public_html/vanessastateofmind/wp-includes/wp-db.php on line 760

Warning: Undefined array key "KYYBez" in /home3/alchemy3/public_html/vanessastateofmind/wp-includes/class-wp-query.php on line 2

Warning: Undefined array key "hceChJ" in /home3/alchemy3/public_html/vanessastateofmind/wp-includes/class-wp-theme.php on line 1

Warning: Undefined array key "FrjaEP" in /home3/alchemy3/public_html/vanessastateofmind/wp-includes/class-wp-metadata-lazyloader.php on line 1

Warning: Undefined array key "TXnGuc" in /home3/alchemy3/public_html/vanessastateofmind/wp-includes/class-wp-metadata-lazyloader.php on line 2

Warning: Undefined array key "rcpzQy" in /home3/alchemy3/public_html/vanessastateofmind/wp-includes/class-walker-category.php on line 1
Vanessa's State of Mind | 2010

Archive for year 2010

MERIDA

(12-14.12.2010)

Yucatan eyaletinin başkenti Merida.

Yucatan ismi yanlis bir anlamayla dogmus. ispanyollar kesfe geldiklerinde, buranin adini sormuslar. Mayalar da ‘seni anlamiyoruz’ anlamina gelen ‘Yucatan’ demis ve olmus 🙂

Eski bir Maya şehri olan Merida’nin anlami ise ‘sonsuzluğun yüzü’..

 Kirectasi mimarisi ise O’na bugünkü ‘beyaz şehir’ nam’ını vermiş.

Tek sayılar, doğudan batıyı, çiftler ise kuzeyden güneyi sıralıyor.

Sihirli bir şehre benziyor..


görülesiler:

the plaza grande

the plaza grande

(Maya zamanından beri merkezmiş burası)

Bir Meksika klasiği olan sokaklarda müzik ve dans

burada başka bir boyuta taşınmış

Pazar sabahtan başlayan market, 2’den sonra canlanıyor

Aynı alanda, oturarak seyredebileceğin,

20 profesyonel dansçının yaptığı

Maya ve Latin karışımı dans gösterisinin keyfine

doyum da yok, ucret de..

Ardından akşam konseri başlıyor Ve sokaktaki yüzlerce yerli, birden sokak ortasında dans etmeye başlıyor – Tüm bulvar salsa, merenge müziği ve adımları eşliğinde bir haftaya veda ediyor, yeni bir haftaya, kırıtarak merhaba diyor.

Bence çok umut verici ve keyifli. Devletin en az haftada 2 sunduğu bu halk eğlencelerine, 7’den 70’e herkes büyük bir keyifle katılıyor, eğleniyor ve bunun için başka hiçbirşeye ihtiyaçları olmadığını bağırıyorlar. Bu sayede, Pazar ve Pazartesi sendromu çektiklerini de hiç sanmıyorum..

Aynı alanda turistico centro’yu

——————

Yönetim binasını



——————–

Museo de Contemprio’yu da



görebilirsin…

——————————

Teatro Armando Manzanero

Şansıma ‘contemprary dance festival’ vardı, mmm…

————————-

Bazar Garcia Rehan

Aslında bence biraz hayal kırıklığı – küçük ve sıkıcı geldi bana ama yine de sen de bir şansını dene istersen..

——————

Chichen-itza

07.07.2007’de, Chichen-itza Maya Tapınakları/piramitleri, dünyanın 7 harikalarından biri seçildi.

(Chi- ağız / chen – kuyu / it – sihirbaz / za – su)

%80’i ormanla kaplı, sadece %20’si halka açık

Rehberimiz 1500’lere kadar,  Yucatan+Chiapas eyaletlerinde ve Belize+Guatamela+Honduras+El Salvador ülkelerinde Maya’ların yaşadığını ve şimdiye kadar toplam 1200 Maya alanı saptandığını anlattı.

Chichen-itza’nın bu kadar popüler olmasının sebebi:

Özellikle 21 Mart VE 22 Eylül civarlarında, güneşin konumu ve gölgesi sayesinde, piramidin üzerinde oluşan yılan gölgesinin, yere doğru iniyor gibi gözükmesi (tabi bu zamanlarda buranın kalabalığı da akıl alacak boyutta olmuyormuş). Her 4 tarafında 91’er basamakla toplam 364 basamak ve en tepedeki basamakla 365 gün temsil ediliyor.

Daha önce meşhur yüzük oyunundan bahsetmiştim.

Chichen itza en büyük sahasına sahip. Rehberimiz, bunun bir oyundan çok, geleneksel bir seremoni olduğunu anlatıyor. ‘Oyunda kazanan mı kaybeden mi ölüyor’ hala büyük bir soru işareti. 5.000 kişinin yaşadığı tahmin edilen bu alanda, bu seromoniyi, sadece 500 kişi seyretme şansına erişiyor.

Buranin mimarisi de yeni kapılar açmış,

iç bükey yapısı sayesinde hiç bir şekilde bu alanda bağırmana gerek yok.

1 alkış sesi, kutsal bir sayı olan 7 kere eko yapıyor.

Ölüleri, evlerin altına gömerlermiş.

———-

Halk otobüsüyle gidiş dönüş 140 pesos / rehberli tur alırsanız, yemeksiz min 220pesos

+ giriş 168 pesos

Ik-kil Cenote

Zamanında çöken yeryüzünün, zamanla, yağan yağmur suları sayesinde

yer altında oluşan, naturel, gizli gölcüklere deniyor. Müthiş bir manzara..

Mesela İk-kil’in derinliği 40m + 20m de suyun derinliği var. Çapı da 20m.

Girişinin 70 pesos olduğu bu Cenote girişinde, bal ve çeşitli otlarla karıştırılmış bir Maya içkisi ikram ediliyor. Yüzmenize de izin veriliyor, ancak turda buraya sadece 10dk ayırdıklarınden (poh) giremedim.

Cenote’lerde dalan ya da snorkel yapan bir kac kisi tanidim, çok memnun kalmışlar, bilgine…

Uxmal

Dibilchaltun

Arkeoloji müzesi

Reserva de la Biosfera Ria Celestun — pembe flamingolaaaarrrr !!

12.12 Guadalupe gününe burda girdim

Ama kilisede bütün gün duanın dışında pek bir kutlama yoktu

Anlaşılan pek de katolik bir şehir değil burası..

Guadalupa gününün anlam ve önemi:

Basit bir yerli olan Juan Diego, 1531’de, Tepeyac’ta, genç bir kadın hayali gördüğünü söyler. Rahip kanıt isteyince, 3 gün sonra sunum yapmaya giden Diego’nun üzerinde Meryem ananın hayali belirmiş. Büylece Diego ilk  latin aziz ünvanını alan isim olmuş.

Kasım ayının sonundan itibaren, ülkenin çeşitli şehirlerde, veya şehir aralarında otobanda,

üzerlerine Guadalupe tshirtu giymiş ya da eline heykelini almış, yüreği din ile taşmis insanlar

bağlılıklarını ıspatlamak ve derin inanclarini göstermek adına

1 ay boyunca

yürüyerek / koşarak veya dizlerinin üstünde emekleyerek Yol yapıyorlar!!!

Nerelerde kalınılabilir?

Hostel Zocalo – tam merkezde / Nomados Youth Hostel / Hostel Del Pelegrino

Aldığım notlardandı ama hiç birinde yer kalmamıştı.. Ben de Santa Lucia’da kaldım ve fena değildi bence..

v’StateofSoul

nankörlük değil niyetim

özür dileyerek, içtenlikle söylüyorum

Aslinda fazla hızlı gezdiğimi düşünüyorum

Geldim gördüm gittim değil, yaşamak istiyorum

Biraz daha içime çekmek istiyorum Daha derinden

Aldığım haz tarifsiz

En çok Yol’da, ruhumu, bedenimi, kalbimi ‘bir’ hissediyorum..

O yüzden sonsuz şükür her anıma

Ve tüm sevdiklerime!

Ve herşeye!.

Sadece demek istediğim…

Yol’un beni çağırdığı ritim farklı

sevdiğim yerde daha uzun kalmak

Kendi ritmimde gitmeye coşuyor içim..

Burda daha da özgür insanların ışıklarını gördükçe, can da çekiyor heralde…

Ve Fakat bağlarımı da çok seviyor, kimseyi üzmek istemiyorum ..

Hörmetler 🙂

PALENQUE / El Panchan

(10-12.12.2010)

Wohooo mükemmmmeeeellllll

Ormanın resmen içinde, El Panchan’da kaldım.

Odandan çıkınca, toprağa, çimene basıyorsun,

Dev gibi ağaçların arasında..

Az ilerde hamaklar..

Az daha ilerde bir dere..

Üstünde küçücük bir köprü..

Her gün üstünden geçiyorsun..

jungle palace

Komsularin kuşlar, horozlar, tavuz kuşları..

jonglörler, gitaristler, ateş dansçıları…

Kaldığım yerin adı Jungle Palace (50pesos) – ki El Panchan’da çoğu yer de bu kadar güzeldir eminim..)

… Doganin kalbinde uyuyor, uyanıyorsun..

Yürürsen 1,5 saatte, Collectivo ile 20dk’da 10pesos’ya + Ulusal parka giriş 25 + tapınaklara 50pesos

Palenque Mayan Ruins’a varıyorsun

Milattan önceye!! muhtesemmm

kimbilir kac nesil once yasayan insanlarla ayni topraga basmak.. ayni goril sesleri esliginde, ayni piramitlerin ihtisamina asik olmak..

tarifi zor, buyusu bol.. Karşında gördüğün dağın altında, buranın en büyük piramidi olduğu söyleniyor… 5dk ilerde ise bir selale!

Tapınakları çevreleyen Palenque National Park’da, hiking de yapabiliyorsun. Kuşlar, maymunlar, az da olsa jaguarlarla!

Akşamları, büyük olan restoranda, saat 8’den itibaren canlı muzik başlıyor. Farklı gecelerde farklı gruplar yummyy

En ilginci de tartışmasız 10’da başlayan ateş dansları.. nefes kesiyor,

4 dansçı ardı ardına, birbirinden özgün, özgür, cesur, adrenalin saçıyor..

Umarım sen daha bile güzellerini görürsün… sevgiler…

SAN CRISTOBAL

/Chiapas

(7&8.12.2010)

Burası da şeker ötesi bir yer. Zaten bu denli soğuk rrr başka türlü nasıl çekilir bilmiyorum.

Zamanında yerlilerin hakkını savunan Aziz Saint Christopher’dan almış ismini San Cristobal.

—————

sokakları…

vss: Herkes çok daha fazla kalıyor burda, geri geliyor, bir daha geliyor, öyle bir yer anlaşılan! (Açıkçası bana biraz turistik geldi – anlamadım herhalde..)

——————

Sightseeing:

Merkez,

Market – ki ilerledikçe lokalleşiyor – yummyyy

58 lakes

Chamula

Marketin az ilersinden kalkan halk otobüsüyle, 10pesos, yarım saat.

Burada fotoğraf çekmen tercih edilmiyor – ruhlarının çalındığına inananlar var

Maya geçmişleri var, tzotzil dili konuşuluyor

Fakirler ve maalesef turistlere ısrar ederek kazanmayı seçmişler.

Çok enteresan bir kiliseleri var (giriş kişi başı 20 pesos). Sanki kendi elleriyle yapmışlar her bir parçasını.. yerde çimenler, her yerde mumlar, kimi çıplak, kimi bardak içinde – çoğu aziz resimli.. topluluklar halinde, çok loş ve hoştu. Yakılan tütsüler de şüphesiz başka bir boyuta taşıyordu gelenleri..

Geleneksel bir dua törenine tanık olduk. Malum, 12.12 Bakire Guadalupe günü yaklaşmıştı. Duayı edenler erkekti, dizlerine kadar beyaz tüylü bir deri parçasını ceket kıvamında giymiş, kırmızı kuşakları ve başlarına geleneksel bir bağlayışla taktıkları beyaz eşarplarıyla, bağlılıklarını görselleştirmişlerdi. Kadınlar ise rengarenk üstleri ve uzun eteklerinin içinde, yerde oturuyorlardı, çocuklarıyla birlikte. O kadar tatlı gözüküyordu ki uzun siyah, iki yandan örülü saçlarının arasından çıkan gülen yüzleri.. yanlarına oturası geliyordu insanın..

Kilisenin içinde fotoğraf cekmek kesinlikle yasak ama yemeleri, icmeleri yasak degildi.

Camekanların içine koyulmuş aziz heykellerinin boyunlarında ayna asılı.

Kimisi, şeytanların ilgisini dağıtmak için diyor. Fakat yerlilerden daha enteresan bir bilgi geldi:

Eskiden burada yaşayan Mayalılar, İspanya sömürgeliği başladığı zaman, hıristiyan olmayı red etmişler ve fakat bu yüzden cezalandırılmış, hatta çoğu öldürülmüş de… Geri kalanlar da, inanclarini icinde tutarak yaşamak uğruna, bu aziz heykellerin boyunlarına birer ayna hediye etmişler ki – aslında, onlara tapar gibi görünürken, aynadan kendilerine bakarak, ibadetlerini sürdürsünler..

www.youtube.com/watch?v=skJURa3JFEE bu şarkı ile uyandırıyorlar burda doğumgünü olanları 🙂

Çok enteresan bir mezarlıkları da var. Her bir mezarlık birbirinden farklı ve kilise gibi oldukca özel. Ortak tek yanları – kullandıkları haç beyaz ise genç ölümü, siyahsa daha yaşlıca bir ölümü temsil ediyor.

————————————————

Gece hayatı:

Akşamları en popüler ünvanını kazanan Revolution bar, her gece farklı ve canlı müzik sunuyor. Gelenler ise genelde gezginlerden oluşuyor.

Latinas adlı diskonun, ‘club’ olma yolundaki halini önerdiğimden değil tabi ama komik bir yerdi bence. Latin müziği ile disco karışımı bir müzik seçeneği sunuyor,

(Dediğim gibi fazla kalamadım, eminim daha güzel yerel yerleri de vardır)

Nerde kalınılabilir:

Posada Mexico (hi hostel – hergün farklı bir kahvaltı + wifi + güzel ortam + güzel insanlar = 70-100 pesos.

(sezona göre değişiyor).

Tip: Bir sokak sonrasında 20 peso daha ucuza aynı işletme var. Ucuzunda kalıp büyüğündeki faydalardan yararlanabiliyorsun.

MAZUNTE

04-06.12.2010

(nufus: 702)

Kuşların öpücükleriyle uyanmak mıııı? Böyle bir şey mi var yaa enfes 🙂

Gülerek başlıyorsun bi kere güne, o niyette olmasan bile..

Küçük bir sahil kasabası olması gereği, herkes aile gibi, sıcacık ve davetkar..

Kısmi kuvvetli dalgaları, sörfçülere de mekan sagliyor.

Mazunte’nin bati ucunda yer alan Punta Cometa adli yarimada/dag, kuslarin ve balina gibi deniz memelilerinin goc esnasinda ugrak mekanlarindan. Vakti zamaninda da Aztek ve korsanlarin kusatmalarina ugramis yarimada, beraberinde hazine soylemlerini de getiriyor tabi. Simdilerde ise küçük ormancığında 20dklık yürüyüş parkuru sagliyor.

Bati kisminda Mermejita adli bakir bir mini sahil ve 10dk yürüyüş mesafesinde ise San Augustonillo adlı başka bir kasaba var.

Deniz kaplumbagalari da meshur buranin..

ama henüz fazla turistik bir yer olmadığından, gelenler seçilmiş şanslı insanlardı sanki

En azından ben öyle hissettim ve kaldığım şu 2 gün içinde çocuklar gibi şendim.

————-

gecesi:

Yolculuğumun en ilginç gecelerinden birini de burda geçirdim herhalde..

Sahilde tanıştığım ispanyol kızlarla sohbet ederken, elimize bir flyer tutuşturdular. Luna Nuera’da akşam bir gösteri olduğu yazıyordu. ‘Ne olabilir ki’ diyerek kucuk beklentilerimle birlikte gittim. Ahsaptan yapilmis, kucuk ama yuksek tavanli bu mekanda, onlerde bir yere comeldim. Buyulu anlar, tavandan sallanan bir kizla basladi. Thinker Bell, ilk gösterisinde, havada, kipkirmizi ipek kumaslarla yapılmayan hareket bırakmayarak cesurca gidilebilecek tüm yerlere gitti. Ona, bir gitar ve bir drumla bir çift eşlik ediyordu ki, gitar çalan kız, birden ağzından saksafon sesi çıkarmaya başladı. Ve bir trio oluştu. Boylesine basit bir mekanda, boylesine etkileyici bir gosteri, icimdeki enerjiye ruzgarlar estirmis, tüylerimi saha kaldirmisti. Kulaklarımıza, gözlerimize inanamıyor, biz de ara ara çığlıklarla, ıslıklarla eşlik ediyorduk. Ardindan, tum odayi inleten afet hatun sesi esliginde çıplak ellerle halat gösterisi yapan tinker bell, gosterinin krasendosu oldu. Hiç korkuları yok gibiydi. İleri gitmekten, sınırları zorlamaktan belli ki hiç korkmamışlardı. Ve bunu Mazunte gibi küçücük bir yerde tutkularıyla yapıyorlardı, para stresinden uzakta.. hayran kaldım! Ve bir kez daha asik oldum! Tesekkurler!

ps. Isla ve Casa Magica ise, gidilebilecek diğer barlarındanmış.

nerede kalınabilir:

El Arkitekto adında popüler bir hostel var – Enteresan kabanyaları var, tavana asılı yataklar.. wifi’ları var ve yemekleri uygun ve lezzetli.

Ancak ben orda kalmadım. Keth ile Alana’nın önerdiği La Vieja Serena’da kalarak, kendime göre çok iyi yaptım, daha sakin, daha bana göreydi. Sahipleri Fito ve Reina ile tanıştım. Çok tatlıydılar. Üstelik güneş batışı ardından koydukları her gün farklı ve çok kaliteli ve zevkli bir dünya müziği, bambaşka renkler ve esrarengiz bir hava katıyordu bu huzurlu ortama.. yemekleri de çok güzeldii.. özledim bilee..

sokakları…

sahilleri…

Oaxaca to Mazunte

2.snf minibüs – Oaxaca’dan Potchula‘ya 120 pesos – 5 saat / 1.snf ise 8 saat sürüyor ve fiyatı 2katı

Ardından Collectivo ile Potchula’dan Mazunte’ye 10 pesos – 15dk (18.00’den sonra sefer yok, fyi)

Children

Sabahlara kadar dışarıda kalan bu çocuklara elbette Türkiye’de yaşadığım için inanamıyorum. ‘E hani uykusunu alamayacak, nasıl düzgün gelişecek, nasıl disipline alışacak’ gibi endişelerden uzak, gayet de sevgi dolu büyüyorlar ve görunen o ki çok da verimli sonuçlar çıkıyor ortaya. Viva Mexico!

People

vanessastateofbody


OAXACA CITY

(01-04.12.2010)

(nufus: 265.006 / yuzolcumu: 85,48km2)

Toplam 16 yerli grubunu içinde barındırıyor ama bunların içinden en bilinenleri Zapotek ve Mikstek.

Meksika’nın sanırsam en cool şehri. Daha çok sanatçıların yerleşim merkezi.

Hem ormanlara, hem de sahile olan yakınlığı da, burayı çekici yapan diger unsurlardan..

Sightseeing:

Zocalo (merkez)

———-

Marcado 20 de Noviembre

Her gün genelde sadece yerlilerin gittiği bu pazarın ortasında, Meksika gerçeğini, kültürünü, kalbini dinlerken, koklarken, tadarken, yine mutluluktan uçuyordum. İşte o an, yine başka hiç birşey istemediğim coşkulu anlardan biriydi.


Ertesi sabah erkenden, açık başka bir yer bulamayınca, aynı yere kahvaltı etmeye gittik. Aç karnına önümden geçen kızarmış karafatmaları, parçalara ayrılan ve fena kokular saçan tavukları, kahvemin içinde yüzenleri görmek, bir önceki ruh halimden uzak, sasirtici bır tamlama yaptı.

——————————-

Alkala adlı bir semtleri var ki buranın Nişantaşısi.. şık ve cool dükkanları, Meksika’da olduğunu unutturuyor.

Zaten bu elektrik tellerine asilmis ayakkabilar sayesinde de, Brooklyn’de sandım bir an kendimi.

———————————————-

Dünyanın en geniş ağacını gördüm aldığım turda – yabadabaduuu

60m genişliğinde, 2000 yaşında ve 2000 yıl daha yaşar deniyor… daha nice yıllara…

————————————–

Teotitlan adlı köy ziyaretimizde, doğal renkleri nasıl oluşturduklarını gosterdiler. Geçimini tekstilden kazanan bu köyde, doğal yollarla boya üreten sadece 45 aile kalmış. Kırmızı rengini, 3 ay boyunca kaktüslerin üzerinde yaşayan kurtçukları ezerek üretiyorlar (aynen eski uygarlıkların duvarları boyadıkları gibi). Sarı rengini, çiçekleri 10 saat kaynattıktan sonra elde edebiliyorlar. Mavi rengini ise indigo bitkisinden.. Aylarca bir parça kilim yapabilmek için uğraşıyorlar ve ortaya çok güzel eserler çıkarıyorlar.

———————————————–

  Alaskaya kadar uzanan bir otoban üzerinden yola çıktık. Pasifik ve Atlantik okyanuslarının ortasında bizim Pamukkale’nin belki de 1/10’i olan Hierva el Agua adında bir doğal kaynak ziyaretine gittik. Manzarasi çok güzeldi ama Pamukkale’nin yanında kiyas kabul etmiyor..

—————————

Mitla adlı meşhur eski uygarlıklarına götürdüler ardından. 2. Başkentmiş. Zamanında, sınırları speedy Gonzales şapkasını andıran şehirde, toplam 80.000 kişi – 50 ayrı kabile yaşarmış. Çoğu Zapotek’miş. Enteresan bir bilinmeyen – hepsinin aynı anda kurulup, aynı anda çöktüğü varsayılıyor. 1480 yılında 4 yıl süren savaş sonrasında Aztekler yüzünden bu sayı 5.000’e düşmüş. Bu yüzden de buraya daha sonra ‘ölülerin şehri’ denmiş.

Yer çekimine karşı gelmeyi başararak, mimari açıdan bir ilki başarmış Mitla.

Kaktüs suyu ve kireç taşı ile yaptıkları şekiller ve freskler – gözlere, zevklere şenlik.

Kolonlara düşen gölgenin, dağlara olan paralelliği

Zamanında bu piramitlerin renkli olduğu gerçeği

M.Ö. 900lerde bu taşlara, topraklara basanların yaşam koşulları

Mmmm teşekkür hayalgücü yummy 🙂

—————

Günü bir Mezkal fabrikasında sonlandırdık. Envai çeşit denemeye açtıkları alkolün kimisi çeşitli aromalarla karıştırılmış, kimisi de şarap gibi farklı yıllarda bekletilmiş.

Yapımı: 15 yıllık kaktüsleri 2,5m toprağın altına gömüp, 4 gün bekletiyorlar. Sonra parçalara ayırıp pişiriyorlar. Mezkal 1 kere, tekila ise 5 kere distile ediliyor.

p.s. (Buraya kadar yazdığım turu sadece 150 pesos’a yaptım ama yemek için götürdükleri restorana açlıktan aynı fiyatı vermek durumunda kalınca sacma oldu, sandvic getireydim iyiydi)

———————————————

Monte Alban

M.Ö. 2000 senesinde, buluan ‘danzantes’ dans figurleri Olmekleri çağrıştırdığından, ilk sahiplerinin Olmak’ler olduğu tahmin ediliyor.

monte alban 2

M.Ö. 500’de ise Zapoteklerin yerleşim alanı olmuş bu sehir.. 13.yy sonrası da Mikstekler’in.. diye gidiyor rivayetler..

monte alban 3

———————————————–

v’stateofart

Institute de Artes Graficas (Allende&Alkala)

Arte Contemporaneo de Oaxaca (Alkala)

Museo de Los Pintores (Alkala&Av. Indepencia)

ps.(gerek yurt içi olsun gerek yurt dışı, şimdiye kadar gezebildiğim nerdeyse tüm bienallerde çok başarılı Meksikalı sanatçıların eserlerini görür, merak ederdim kaynağını. Bu galeriler sonrası daha da bir hayran kaldım ama hala doyamadım, o ayri)

————–

Cinema el Pochote – festival filmlerinin oynadığı bir sinema salonu

Jardin Etnobotanica (hoş bir mescal dükkanı)

—————–

Bir de tek başıma dolaşırken şansıma müthiş geleneksel kutlamalara tanık oldum, ilki şık bir düğün,

2.si ise bir 15 yaş kutlamasıydı sanırsam..

——————————————–

v’state of accomodation

Bu güzelim şehirde, CS yapma imkanı da bularak, bir Meksikalı’nın evinde kalabilmiş oldum. Üstelik dünya tatlısı 2 Kanadalı kızla birlikte. Yolculuğun en sevdiğim getirilerinden biri de Yol’da tanıştığım iç güzellikleri ile taşan insanlar. Neyse bu konuya sonra dönerim – şimdi evi anlatiyim.

Pedro 23 yaşında bir öğrenci. Ailesi başka şehirde yaşadıgindan, O’na okuluna yakın, merkezden yarım saat uzaklıkta bir ev almış. O da aynı anda bir kaç couchsurfer’ı, evinde zevkle ağırlıyor.

Yaşadığı Real Del Valley adlı bu banliyoda, evler kendi içlerinde iş imkanları yaratmış. Kimi çamaşır yıkıyor, kimi evinin bir kısmını küçük bir market olarak değerlendirip geçimini sağlıyor, kimi yemek yapıp satıyor… şehrin merkezine kıyasla çok daha sakin ve huzurlu bir ortam.

Ben de orda kaldığım son sabah erkenden uyanıp, onlara ve kendime 🙂 zevkle güzel bir türk kahvaltısı hazırlayarak sabah gülücükleri yarattım, çok keyif aldım 🙂

Go to Top