Warning: Undefined array key "tEBNDM" in /home3/alchemy3/public_html/vanessastateofmind/wp-includes/option.php on line 1

Warning: Undefined array key "LsDyLy" in /home3/alchemy3/public_html/vanessastateofmind/wp-includes/class-wp.php on line 1

Warning: Undefined array key "VgOmZL" in /home3/alchemy3/public_html/vanessastateofmind/wp-includes/class-wp-error.php on line 2

Deprecated: Creation of dynamic property wpdb::$categories is deprecated in /home3/alchemy3/public_html/vanessastateofmind/wp-includes/wp-db.php on line 760

Deprecated: Creation of dynamic property wpdb::$post2cat is deprecated in /home3/alchemy3/public_html/vanessastateofmind/wp-includes/wp-db.php on line 760

Deprecated: Creation of dynamic property wpdb::$link2cat is deprecated in /home3/alchemy3/public_html/vanessastateofmind/wp-includes/wp-db.php on line 760

Warning: Undefined array key "KYYBez" in /home3/alchemy3/public_html/vanessastateofmind/wp-includes/class-wp-query.php on line 2

Warning: Undefined array key "hceChJ" in /home3/alchemy3/public_html/vanessastateofmind/wp-includes/class-wp-theme.php on line 1

Warning: Undefined array key "FrjaEP" in /home3/alchemy3/public_html/vanessastateofmind/wp-includes/class-wp-metadata-lazyloader.php on line 1

Warning: Undefined array key "TXnGuc" in /home3/alchemy3/public_html/vanessastateofmind/wp-includes/class-wp-metadata-lazyloader.php on line 2

Warning: Undefined array key "rcpzQy" in /home3/alchemy3/public_html/vanessastateofmind/wp-includes/class-walker-category.php on line 1

Deprecated: Using ${var} in strings is deprecated, use {$var} instead in /home3/alchemy3/public_html/vanessastateofmind/wp-includes/comment-template.php on line 1745
Vanessa's State of Mind | Guatemala

Guatemala

MORE NICARAGUA’S STATE OF MIND

Nicaraguan Time

Asya’daki çoğu ülke gibi, burda da, soru sorduğunuzda o kadar yardımcı  olmak istiyorlar ki, cevabı bilmeseler bile, birşeyler söylüyorlar, hatta uyduruyorlar desem daha doğru olacak. Az yürümedim canavar çantamla sırtımda boşuna grr..

Zaman kavramı da tranquille – 1 hatta 1,5 saatlik gecikmeler, gecikmeden bile sayılmayabiliyor.

Jestleri

Birşeyi dudakları ile işaret ediyorlar.

İşaret parmağı ile kızıyormuş gibi yaparak taksi veya otobüs durduruyorlar.

İşaret parmaklarını birbirine sürtmek, birşeyleri ödemek istedikleri anlamına geliyor.

Cadı Samantha gibi burunlarını salladıklarında, anlamadıkları anlamına geliyor.

Elini aşağı doğru sallarken birini çağırıyorlar ancak yukarı doğru sallarlarsa, ‘yemek ye’ demiş oluyorlar.

Kültür Şokları

Biri birşey ikram ettiğinde geri çevirmeseniz iyi olur.

T-shirt giymemek hoş karşılanmıyor. Özellikle turistlerin giymemesi çünkü ‘fakirmisin ki hıh’ dedirttiriyor.

Sokak kadınları burda erkeklere, çoğu zaman turistlere içki ısmarlıyor ki gerisi onlardan gelsin.

Tv ve cep telefonu yeni icat dilmiş gibi son derece yüksek sesle izleniyor ve her an cep telefonuna bakan gençler, yüksek sesle halk yerlerinde telefonlarından müzik dinliyorlar.

Yemek ve içecekleri

Gallo Pinto (bütün Orta Amerika’da ekmek yerine geçen fasulye ve pilav) kahvaltıda yumurta ile servis ediliyor.

Haftasonları nacatamales (ki diğer Orta Amerika ülkelerinde sadece tamales diye geçiyordu) muz yaprağı içinde servis edilen ve mısır ununa bunanmış et veya sebze yemeği

Quesillos – tortilla içinde servis edilen peynir ve soğan

Vigoron (buharda pişirilmiş domuz eti ve salata)

Fritangas (et ve patates)

Jugos (meyve suları)

Refrescos naturales (lokal meyva çekirdeklerinin ve baharatlarının, su ve şeker ile karıştırılıp, buz üzerine dökülmesi ile oluşan enfes tatlıları)

Tiste (kakao çekirdeği ve mısırdan yapılan geleneksel içecekleri)

Tona veya Victoria ise bira markaları

Livingston’dan Leon’a

Aslında rotam Honduras’a, Bay Islands’a gitmekti

Ancak hava koşulları yüzünden 1-2 hafta beklemem gerekiyordu

Yoksa sürekli yağış çekecektim. Çocuğun eline oyuncak verip oynama demek olur mu, olmaz..

O yüzden Honduras’ı atlayıp direk Nicaragua’ya gitmeye karar verdim

Amacım bu işi bir günde bitirmekti.. ancak..

(http://www.lonelyplanet.com/thorntree/thread.jspa?threadID=2005864)

(Livingston’dan, Porto Barios’a ya ferry ile 20 Q (1,5 saat) ya da Lanchia ile 35 Q (yarım saat))

İlk ferry’e yetişmek için 5’te kalktım. 05.30’da marinaya vardığımda, 06.00’da kalkması gereken ferry’nin, çoktan dolmuş olduğundan, gidişini izledim. Dolayısıyla 06.30’daki lancha’ya binmek durumunda kaldım. Tam kalkmadan başlayan fırtına üzerine, tüm valizlerimiz ve biz, büyük parça muşambalara, en büyük aşkımızmış gibi sarılmaya başladık ve inanırmısınız, öyle de yola çıktık. Hem gökten, hem yerden gelen densiz sular, denizin ta içinde hissettiriyordu bizi. Ardından, buna ‘yüce İsa’ sesleri de eklendi tabi. Yanımda oturan polis, muşambanın altından gördüğüm kadarıyla, her ne kadar karizmasından kaybetmek istemese de, suratından ağlamak üzere olduğu belli oluyordu. Böyle durumlarda, yani yapılacak birşey olmadığında, bana nedense bir gülme hali geliyor. Manyak mıyım bilmiyorum ama 07.08.08 depreminde de aynı tepkiyi vermiştim. Dalgalar yüzünden moraran taraflarım dışında, sağsalim vardık neyseki..

(1,3 usd’ye Porto Eros’a,  ordan Corinto’ya, 1’15dkda)

Dikkat: Bindiğiniz otobüste, pasaportunuzla birlikte 30 usd istiyorlar. LP’mden okuduğum kadarıyla, 10 Q Guatemala çıkış pulu + Honduras’a giriş için ise, 5usd’ye turist kartı almam gerekiyordu. Haliyle itiraz ettim. ‘Yok, o Guatemala’nın çıkışı, yok şu Honduras girişi şeklinde çeşitli versiyonlar denedi uyanık miço.. pes etmedim. Sonunda kendim otobüsten inip, kendi başıma hallettim. LP’de yazdığı kadar da ucuz değildi ama nerde 30 usd nerde 13 usd.. karlı çıktım sayabilir miyim 🙂

San Pedro Sula’ya vardığımda saat 10 olmuştu. Internette, sadece 5am’de otobüs olduğu yazıyordu ancak çeşitli blog yazıları sayesinde ümitliydim. Malesef nafile. Geceyi SPS’de geçirecektim. Dünyanın HIV başkentinde. LP’den yardımcı olan arkadaşım sayesinde, bilindik bir otele (hotel san jose) gidip yerleştim. Yemek yemek dışında da, bir daha kafamı çıkartmadım. Uyuya kalmamak adına da yarasacılık yaptım. Gündüz uyuyup, akşam ayaktaydım. Çünkü geceyarısı 4’te garda olmam gerekiyordu. Ardından 15 saatlik otobüs yolculuğu sonrası Leon/Nikaragua’ya vardım. 32 dolara. Kate’i gördüğümde, O’na nasıl sarıldığımı anlatmama gerek yoktur herhalde 🙂

A FAREWELL TO GUATEMALA

Mayalara sevgim ve etkilenimim bir yana, malesef eksik ispanyolcam yüzünden, istediğim derinliğe giremedim. Sevgili Guatemala, mutlaka geri dönmek istediklerimden.. Buna rağmen çok güzeldi herşey, Çok sıcak ve güler yüzlü, saygılı ve ilgili.. çok iyi baktı bana Guatemala çok teşekkürler..

Guatemala Time

Guatever – Uzak Doğu’daki kadar olmasa da, burda da zaman biraz daha rahat, kasma, gerilme yok

Ancak devlet kontrolu var – geceyarısından sonra barlar kapatılıyor

Akşam yemekleri 7-9 yeniyor, restoranlar genelde 9dan sonra boşalıyor

Antigua’da 10’dan sonra icki satışının yasaklanması konuşuluyor

***

Kahve üretimi o kadar büyük ki Guatemala için, okul tatilleri buna göre belirlenmiş!!

Çocuklar, yaz tatili yapmak yerine ailelerine yardım etmek için

Kasım ve Aralık aylarında okullarından tatil ediliyorlar.

***

Guatemala Food

Bizim ekmek alışkanlığımız, Uzak Doğu’da nasıl pilav olarak şekil değiştirmişse, Güney Amerika’da fasulye + pilav şekline bürünmüş. Bir de platena dedikleri, muz ailesinden bir sebze var. Yapısı daha sert. Görünüşü daha uzun, daha geniş. Yanar dönerli bir sebze.. Sarı kabuklusu kızartılınca tatlıya, baharatla ya da yeşili kızartılınca patatese benzeyen, bu esrarengiz sebzeye hoşgeldin diyorum :p iyi ki varsın, çok tatlısın 🙂

Tipik kahvaltıları, bu ikisinin yanında, yumurtaları, ve asıl ekmekleri,
tortillalar ve elbetteki kahveleri

Rum, en meşhur içkileri, neredeyse alkol anlamına gelecek..

Deneme fırsatı bulamadım ama Aquardiente adlı şeker kamışından yapılan içecekleri sayesinde çok hızlı çok sarhoş olabilirmişsiniz.

Jugos – meyve, sebze suyu diye geçiyor

Licuados – en favorim – gerçek meyveli, buzlu, sütle de karıştırabileceğiniz milkshake’ler

Aquas de frutas – meyve ie karıştırılmış su – lokal küçük restoranlarda, büyük galonlarda, yemeklerin yanında servis ediliyor. Genelde bir bedel ödemediğiniz halde çok lezzetli.

Guetamala Festivals

Quema del Diablo – favorim – 7 Aralık aksamı 18.00’de herkes aynı anda eski çöplerini, hem fiziksel, hem ruhsal, kapı önüne çıkararak yakıyor ve ardından havaı fişekle uğurlama partisi yapılıyor.

15 Ocak – El Cristo de Esquipulas

Her yıl değişiyor – Mart/Nisan – Semana Santa

Ağustos – fiesta de la Virgen de la Asuncion

1 Kasım – Dia de Todos los Santos

Foreigners in Guatemala

Baya gringo (genelde Amerikalılara deniyor ama buralarda tüm turistler için kullanılabiliyor. Pek hoş bir manası yok açıkçası) yerleşimi görmek mümkün.. Ancak mülk veya toprak satın almak burada yabancıysanız, neredeyse imkansız olduğundan, onun yerine bu yerleri kiralayarak, dediğim gibi baya bir yerleşim gerçekleştirilmiş. Şahsen, onların yerlerinde konaklamak ya da yemek yerine, yerlilerin mekanlarını tercih ettim…

v’stateofriends in Livingston

Geldiğimde Yol yorgunu olmama rağmen, şehri keşfe çıktım. Ne de iyi yapmışım – Thelma ile tanıştım. Bütün gün bana şehri gezdirdi. İlk önce Rasta Mesa adlı yerde yemeği paylaştık. Orda da, oranın sahipleri ile tanıştım. Baltimore’dan Belize’ye geldiğinde, Livingston’lu kocası ile tanışan şeker kız, hem Garifuna yemeği dersi veriyordu, hem de gönüllülük projelerine yönlediriyordu insanları. Orda bulunan çocuklara da yardımcı oluyordu, ingilizce öğretiyordu, kızlara sekreter olabilmeleri için matematik, erkeklere ise bulaşıkçı olabilmeleri için talimatlar veriyordu. Biraz daha gezdikten sonra, Thelma, abisinin doğumgünü olduğunu hatırladı. Bu yüzden, O’nu görmeye gittik ve beraber O’na ‘happy birthday’ şarkısını söyleyecektik .. ki koca endamlı abisine, fazla kız vari gelmiş olsa gerek ki, anında bizi susturdu. Evinde biraz oturduk. Kabanyası çok güzeldi. Duvara yapmış olduğu resimler, tahta parçalarını kapladığı hayvan derileri ile ne kadar artist ruhlu olduğu anlaşılıyordu. Bir işi de buymuş zaten, kabanya yapmak, diğeri ise çocuklara karate öğretmek. Çok şanslıydım çok..

Ertesi günüm daha bile güzel ve enteresan geçti. Kaldığım hostel’de Narida ile tanıştım. Kendisi Afrika’dan J Somali’li. Hostel’de bir yerli gibi gezmenin önemi ile başlayan sohbetimiz ardından, günü beraber geçirmeye ve köyü beraber gezmeye karar verdik. Müthiş bir gündü benim için. Aman tanrım o ne ilgi. Herkes Narida’nın üzerine atlıyordu deri rengi sayesinde. Dolayısıyla bir sürü Garifunalı ile daha tanışabildik. Afrika’dan olduğunu öğrenince ise, sohbet uzuyordu da tabi. Bize evlerini, yaşadıkları yerleri gösterdiler. Elbette hiç fotoğraf çekemedim. Ama hafızamdakiler eşsiz. Bize etrafı gezdiren, dışardan baksanız ‘kesin evsiz’ diye yargılayabileceğiniz, her tarafı yırtık ve kirli olan tatlı adam, bizden fazla genel kültüre sahipti. Atatürk hakkında uzun zamandır bu kadar konuşmamıştım. Gurur vericiydi.

Yargı en büyük düşmanlardan biri değil mi sizce de.. Yol’a tekrar teşekkürler, her geçen gün beni ondan uzaklaştırabildiği için.

LIVINGSTON

(10-12.01.2011)


Aslında çok küçük bir kasaba burası. Sadece tekne ile ulaşılabilmesi, buraya sihirli bir hava katıyor. Ama buradan etkilenmemin sebebi, bu değil. Afrika kökenli Garifuna insanları ile dolu olması ve yaşadıklarım sanırım. Burası onların evi. Belize’den de ekstra etkilenmemin sebebi de buydu zaten. Ve çok istemiştim noeli bir Garifuna köyü olan Dangriga’da geçirmeyi. İstiridyeleri ayak bileklerine takarak, kıyafetlerini enstrüman olarak kullanan bu güzelim yerliler, hem sokaklarda, hem de evleri gezerek, kutlamalarını gerçekleştiriyorlarmış. Neyse, bir dahaki sefere 🙂

Sahil için buraya gelmeyin, değmez ama kültür için buyrun lütfen 🙂 hippilerin de mekanı anlaşılan burası.

Hindistan cevizli ekmek, topo ve çopo ile ilk Livingston’da tanıştım. Tatmanız şart, çok lezzetliler. Topo’yu, torbada donmuş dondurma gibi tarif edebilirim. Vanilyalı, çukulatalı, sütlü, hindistan cevizli, meyveli gibi seçenekleri de var, yummyy.. ve sadece lokallerın bildiği evlerde, arka kapılardan satılıyor. O yüzden bir yerliye sorarsanız, ulaşımınız daha rahat olabilir.

Denenmesi gereken, sadece Livingston’a özel, tapado adlı bir de yemekleri var, hindistan cevizi ile deniz ürünlerini karıştırdıkları..

Alakasiz  ama çok enteresan da bir halk çamaşırhaneleri var …

From Lanquin to Livingston via Rio Dulce

KUŞ ADASI

BAHÇE ADASI

v’stateofriends

Bu turu pahabiçilmez kılan bir de insanlar vardı tabi.. Laura ile saatlerce sohbet ederek, derinleşerek bu güzelliklere bakmak, paylaşmak, birbirimizi beslemek..mmm… Laura, 21 yaşında, müthiş aklı başında.. Annesi, babası Çinli, ancak hep beraber Amerika’da yaşıyorlar. Kendisinin Arap kültürüne merakı var, o yüzden bunu okumuş, hatta şimdilerde yüksek lisansını almak için, başvurduğu okullardan cevap bekliyor. O kadar tutkulu ki, ailesinin de desteği ile tüm tatillerini, tek başına farklı ülkelere, kültürlere giderek, bir turist gibi gezmek yerine, Guatemala’da geçirdiği gibi sadece bir haftayi bile yerlilerin evinde kalarak yerlileşiyor. Mısır’da yaşadığı çok enteresan bir olayı paylaştı benimle, ben de sayesinde sizlerle… Bir gün sahilde meditasyon yapıyormuş. Dalgaların sesine kapamış gözlerini, oturmuş yumuşak kumların üstünde saatlerce. Gözünü açtığında bir bakmış ki, yerlinin teki masturbasyon yapıyor O’na bakarak karşısında. O kadar ürkmüş ki ağlayarak kaçmış oradan. Ve ilk bulduğu dükkana girip bir bardak su istemiş. Saolsunlar, markettekiler O’na çok iyi bakmışlar. Yoğun miktarda adam adına özür dileyerek, kendini iyi hissedene kadar orada kalması için rahat hissettirmişler. Beni en çok etkileyen, Laura’nın olaya bakış açısıydı. Henüz 20 yaşına bile gelmemişken bu olayı yaşamış olmasına rağmen, asla kötü bir tecrübe olarak anlatmıyor olayı. Anlayabiliyor onları, empati yapıyor ve diyor ki ‘evlenene kadar seks yapamıyorlar ve evlenmek için ev almak durumunda kaldıklarından, onu da çok geç yapıyorlar, anlamak lazım’. Olgunluğuna hayran kaldım, kendisine de..

***

70 yaşındaki Pat’den daha önce de bahsemiştim, biraz daha paylaşayım.. Seyahat etmeyi her zaman çok seven Pat, geçtiğimiz seneye kadar kocasıyla birlikte yaptığı bu uzun, cesur ve backpacker tadında yaptığı yolculukları, geçen sene kocasını kaybettikten sonra tek başına yapmayı sürdürmüş. Bu Yol’ların birinde yaşıt arkadaşı Martha ile tanışmış. Şimdi ise beraber geziyorlar ve çok tatlılarrrr ve çok mutlular! Birbirlerini buldukları için ne de şanslılar.. Yaşam, onlar için hiç bir zaman sona ermeyecek gibi..

***

Livingston’a giderken, bir aile ile birlikte seyahat ettim. 5 ve 9 yaşlarında 2 çocuklarıyla birlikte bu Yol’u yapan Fransız aile, 2 ay boyunca Güney Amerika’da backpacking yapıyordu. ‘Zor olmuyor mu?’ diye sorduğumda, beklediğimin tam tersini cevap olarak aldım. Şimdiki büyük kızları 5 yaşındayken, 1 ay Hindistan’ı gezmişler. O zaman da, bu zaman da, hep beraber çok büyük keyif alıyorlardı. Çocukların onlardan çok daha kolay her koşula adapte olduğunu ve anlayacak yaşta oldukları için de, onlara çok değerli bir katkı sağladıklarını anlatıyorlardı. Darısı bence hepimizin başına! Benim bile sıkıldığım bu minibüs yolculuğunda, şarkı söylemek ve gülmek dışında çıtları çıkmayan bıcırıklar, çok şanslılar, öyle değil mi?

LANQUIN + SAMUC CHAMPEY

(08-10.01.2010)

Özgürlük kısıtladığından, her ne kadar turlardan fena halde baymış olsam da, bu iki doğa harikasını görmek için kesinlikle tavsiye ediyorum. 160Q. Zaten girişler ve ulaşım arından rehbere ödediğiniz bedel sadece 20Q oluyor ki bence kesinlikle gerekli.. Ulaşım kendi başına bile bir aktivite, Guatemala stili, kamyon arkasına doluşmaca..

KAN’BA CAVE / LANQUIN

Mağaralara dalmadan önce, salıncakla nehire atladık.

Sonra lastiklere binip, nehirde tubing yaptık.

Mağaralar ise tam bir maceraydı, korkanlar da vardı ama genelde herkes çok cesurdu. 70 yaşındaki Pat, hepimize taş çıkarttı. Aslında 10km gidiyormuş bu mağara, ancak sadece 600m’si yapılabiliyor – ki bu bile 1,5 saat sürüyor.

Zifiri karanlıkta, başımızda fener veya elimizde mumlarla, girmediğimiz delik, atlamadığımız çukur, çıkmadığımız tümsek, girmediğimiz havuz bırakmadık. İndiana Jones’dan farksızdık. (Yanınıza uygun ayakkabı almayı sakın unutmayın).

En sonu bombaydı. Sadece sıska bedenlerin sığabileceği bir genişlikten aşağı doğru kendimizi bırakmamız gerekti. Adrenalin dozu mükemmeldi! ‘127 saat’ filmini hatırlattı.

Eğer güneş batışını bekleyebilirseniz, yarasaların mağaradan toplu çıkışını da izleyebilirsiniz.

SAMUC CHAMPEY

Ey yüce doğa, sen ne akıl almaz, ne sıradanlık tanımaz, ne yaratıcı, ne güçlü, ne güzel bir güçsün böyle..

Sana her gün daha derinden aşık oluyor, ruhumu kollarına koşulsuz teslim ediyorum.

Biz aciz insanlara sunduğun güzellikler sayesinde, animizmi hücrelerime her geçen gün daha yerleşmiş hissediyorum..

Senden bu güzelliklere saygı duymayan özürlü beyinler için ne kadar özür dilesek azdır..

Varlığın karşısında eziliyor, süzülüyor, şükranla doluyorum.

Kelimeleri aciz bırakan ey ulu doğa, sana sonsuz ötesi teşekkürler..

El mirador noktasından bu doğa harikasına kuş bakışı da bakabiliyorsunuz.

Ormanın ortasında oluşmuş bu kireçtaşı havuzcukları karşısında nutkum tutulmuş, saygıyla eğiliyorum

Pamukkale burda yeşermiş gibi, Uzak doğudaki terasların girilebilir hali..

Şaka değil gerçek! Resimlerle yetinmeyin derim!

Kalınası hatta yaşanası

El Retiro

Gecesine 35Q verdiğiniz bu özel mekanı, yeşillikler, inekler, kuşlar, ördekler ve horozlarla paylaşıyorsunuz. Ha bir de insanlar var :p

Akşamları ise gökteki yıldızlar yere düşüyor. Gerçekten. Çimenlerin üzerinde gezen ateş böcekleri de olabilir tabi 🙂 inanılmaz bir görüntü!

Akşam yemekleri 45 vejeteryan – 50 genelde tavuklu – açık büfe

Aslında bana kalsa aylar boyunca bile kalabilirdim ama Kate ile buluşma planları yaptık Nicaragua’da. Ancak Rio Dulce’ye gitmek için 4 kişi gerekti shuttle’da ve toparlanamadığı için Pazar gününü de burada geçirdim. Çok da iyi oldu aslında, bayılıyorum evrene teslim olmaya.. nehir kenarında keşfe çıktım ben de.. bilinmeyene doğru.. gerçi özel mülkler yüzünden uzun süremedi ama olsun. Köylü çocuklarla gene köşe kapmaca oynadım. Ya neden kaçıyorlar yabancılardan, sadece sarılıcağım, kötü bir niyetim yok ki ühühüh..pff.

CHICKEN BUS

Amerika ve Kanada’nın eskidi diye kullanıp attığı bu sanat eseri öğrenci taşıma araçları, Guatemala’da, Nicaragua’da, Honduras’da, El Salvador’da ve Panama’da, halk otobüsleri olarak kullanılıyor. Üzerlerinde, zamanında öğrenciler için yapıştırılmış ‘yemek, içmek yasak’ vs gibi etikekleri öylece bırakmışlar.

Hindistandaki kamyonlar gibi kültürlerini renklendiriyor, şahsen bayıldıklarımdan.

Onlara neden ‘tavuk otobüsleri’ dendiği tam olarak bilinmiyor ama çeşitli varsayımlar var –

Tıklım tıklım insan taşıdığından olabilir, tavukları da gerçekten taşıdığından olabilir..

Her ne ise sebebi, beni çok etkilediler.. En çok da çalışan asistanlar…

Otobus hareket ederken inip binebilmeleri, otobüsün üzerine çıkabilmeleri, arka kapıdan içeri girip, çıkabilmeleri… neden bu otobüsler yerine sirkte çalışmadıkları bence meçhul..

Çalan müzikler ise en sevdiğim yanları. Her ne kadar benzer şarkılar çalsalar da, ortama kesinlikle geleneksel bir hava katıyorlar.

Ayakta kalmak durumunda kaldığım zamanlarda, içimden ve hatta bazen dışardan çaktırmadan dans edebilme özgürlüğü çok eğlenceli.

Yöresel tadlar satmak üzere neredeyse her durakta, otobüse giren çıkan seyyar satıcılar, ne sattıklarını bizim pazarlardaki gibi bağırıyorlar da. Genelde torba içinde satılan bu ürünler, haliyle baya ucuz da. Mesela bir torba dolusu meyve sadece 5Q.

Ancak malesef herşey gözüktüğü kadar zevkli olamıyabiliyor.. Mutlu ve arkadaşlarının başına gelmiş olan hikaye, tüyleri diken edici kıvamda. Mutlu’nun para çantası, göğsünde olmasına rağmen, kredi kartları çalınmış ve toplam 1500 usd harcama yapılmış. Başka bir kadının çantası, önünde kendine yapışık olmasına rağmen, bıçak ile kesilip, içinden kamera alınmış. Başka bir adamın ise pasaportu çalınmış. Ve işin kötüsü o kadar organize ve profesyonel yapılmış ki, gece bir daha ihtyaç duyana kadar kimse bu durumda olduğunu farketmemiş bile! Büyük geçmiş olsun!

Go to Top