Warning: Undefined array key "tEBNDM" in /home3/alchemy3/public_html/vanessastateofmind/wp-includes/option.php on line 1

Warning: Undefined array key "LsDyLy" in /home3/alchemy3/public_html/vanessastateofmind/wp-includes/class-wp.php on line 1

Warning: Undefined array key "VgOmZL" in /home3/alchemy3/public_html/vanessastateofmind/wp-includes/class-wp-error.php on line 2

Deprecated: Creation of dynamic property wpdb::$categories is deprecated in /home3/alchemy3/public_html/vanessastateofmind/wp-includes/wp-db.php on line 760

Deprecated: Creation of dynamic property wpdb::$post2cat is deprecated in /home3/alchemy3/public_html/vanessastateofmind/wp-includes/wp-db.php on line 760

Deprecated: Creation of dynamic property wpdb::$link2cat is deprecated in /home3/alchemy3/public_html/vanessastateofmind/wp-includes/wp-db.php on line 760

Warning: Undefined array key "KYYBez" in /home3/alchemy3/public_html/vanessastateofmind/wp-includes/class-wp-query.php on line 2

Warning: Undefined array key "hceChJ" in /home3/alchemy3/public_html/vanessastateofmind/wp-includes/class-wp-theme.php on line 1

Warning: Undefined array key "FrjaEP" in /home3/alchemy3/public_html/vanessastateofmind/wp-includes/class-wp-metadata-lazyloader.php on line 1

Warning: Undefined array key "TXnGuc" in /home3/alchemy3/public_html/vanessastateofmind/wp-includes/class-wp-metadata-lazyloader.php on line 2

Warning: Undefined array key "rcpzQy" in /home3/alchemy3/public_html/vanessastateofmind/wp-includes/class-walker-category.php on line 1

Deprecated: Using ${var} in strings is deprecated, use {$var} instead in /home3/alchemy3/public_html/vanessastateofmind/wp-includes/comment-template.php on line 1745
Vanessa's State of Mind | Kosta Rika

Kosta Rika

V’StateOfFriends

Dominical’de tanıştığım Emmy adındaki tatlı kız, 1,5 sene yaşamış Türkiye’de. Amerikalı sanıldığı için, yaşadığı tüm ayrımcılıklara rağmen, geçirdiği en güzel senelerden biri olduğunu anlattı. (Anlattığı ayrımcılık hikayelerinden en hafifini paylaşıyım: Mahalle bakkalı çok tonton bir dede olmasına rağmen, Emmy’ye hiç yüz vermiyormuş ve Emmy de bu duruma hiç anlam veremiyormuş. Konuşurken yüzüne bile bakmıyormuş O’nun. Aylar sonra bir gün bakkal defterine ‘Amerikalı’ yazdığını görünce, ‘no, no Canada’ demiş ve bakkal amca o kadar mutlu olmuş ki, kasanın arkasından koşarak geçip, Emmy’e sımsıkı sarılmış.) Yaşadığı herşeye rağmen o kadar güzel sözler söyledi ki Türkiye için, bir an ‘aynı ülkeden bahsettiğimize emin miyiz acaba’ oldum. Asya tarafında geçirmiş bir senesini, acaba ondan mı diye tereddüt ettim ardından. Tanıdığı en mutlu topluluk olduğunu anlatıyordu çünkü – yani düşüncemin tam tersini.. O yüzden benim için çok ilginç bir konuşma oldu. Belli ki Türklerin sıcaklığı ve aile kavramı O’nu çok etkilemişti. Emmy’i tanıdığım için ve önyargılarımı kaldırmayı başarabildiği için inanılmaz mutluyum. Ve herşeyin sadece bir bakış açısı kadar yakın olabileceğini yine deneyimlemiş olduğum ve biraz daha temizlenebildiğim için. Malesef insanız ve malesef elimizdekilerin değerini unutabiliyoruz. Teşekkürler Emmy hatırlattıkların ve belki de Yol’umun en değerli sohbetlerinden birini benimle paylaştığın için!!

Az önce anlattıklarımı asla baltalamak için değil şimdi paylaşacaklarım. Çünkü zaten alakası bile yok devlet ile halkımızın ne güzel ki.. Sadece farklı ülke vatandaşlarını ve hikayelerini dinledikçe, sistemler hakkındaki düşüncelerim değişiyor. Mesela Holy, Amerika’da işinden kovulduğu için ayda 1200 dolar kazanıyor ve bununla 1 senedir dünyayı geziyor. Emmy’nin sevgilisi de aynı şekilde, ama 1800 dolar alıyor ayda ve sadece kendisini değil, sevgilisini de gezdiriyor. İsveçli tanıştığım hemşire, ayda 4000 euro kazanarak, senede sadece 4 ay çalışıp, çok güzel para biriktirmeyi becerebiliyor ve senenin diğer aylarını dünyayı gezerek geçiriyor. Döndüğünde ise, iş imkanları muhteşem olduğundan, hemen yeniden iş bulup aynı rutine dönebiliyor. Fransız hemşireye ne kadar kazandığını soramadım ama O da aynı şekilde 2 senedir gezmesine rağmen ve her sene noeli kutlamak için ülkesine dönmesine rağmen, daha senelerce gezmeyi planladığını anlatıyor. Auldes, Kanada’da meyve toplayarak, günde 900 dolar kazanıp, yılın iş günlerinden çok tatil yaptığını anlatıyor. 50’li yaşlarına gelmiş Martha, emeklilik maaşı ile 2 senedir dünyayı gezerken, ne kadar mutlu olduğunu ve bu yüzden evini temelli bıraktığını ve ölene kadar bunu yapmayı planladığını anlatıyor. Kanada devleti, üniversite okumak isteyenlere, öğrencinin ve ailenin ortak açtığı banka hesabına %50’ye yakın katkıda bulunabiliyor.. Ve daha niceleri..

FAREWELL TO COSTA RICA

Malesef gördüğümüz yerler fazla turistikti, ve sadece bir haftada bir şey anlamak pek mümkün değildi. Buna rağmen, hayvanlar alemi ve doğa zenginliği karşısında büyülenmiş ve şaşkına dönmüştüm.

Bir o kadar da Amerikalıların yerleşim alanı olmuş olması şaşırtıcıydı Kosta Rika’nın. Neredeyse yerli kadar Amerikalı yerleşimi vardı. Tanıştıklarımızın çoğu ise ucuzluğundan ve rahatlığından dolayı, hayatlarından aşırı memnunlardı. Belli ki diğer hiç bir Orta Amerika ülkesini gezmeyip, buraya yerleşmişlerdi.

Hoşçakalımı bir efsane ile bitirmek istiyorum: 1635 yılında bulunan zenci aziz bakire Meryem, efsaneye göre, ne zaman yerinden alınsa, tekrar aynı yerde (La Basilica de Nuestra Senora de Los Angeles) beliriyormuş. 1824 senesinden beri de heykeli orada bulunmaktaymış.

Teşekkürler Kosta Rika, bu kadar kısa zamanda bile ruhuma dokunabilmeyi başardığın için sevgiler, saygılar..

From COSTA RICA to PANAMA

(29.01.2011)

Aslında Lonely Planet’da Guabito veya Rio Sereno’dan çok daha rahat sınır geçişi yapılabileceği yazıyordu. Ancak yolumuz oralara çok daha tersti ve onlardan birine ulaştığımızda akşamı bulabilir ve sınırı geçemiyebilirdik ve hatta saçma bir yerde kalmak durumunda kalabilirdik diye LP’in kaotik diye uyardığı sınırdan geçmeyi tercih ettik. İtiraf etmem gerekir ki geçtiğimiz en rahat ve en çabuk sınır oldu Paso Canoas. Ne para verdik, ne eşyalarımız arandı, ne sıra bekledik.. hiç biri olmadı, ya şanslıydık ya da yazılan çizilenlerden sonra kendilerini düzeltmişlerdi.

MORE OF COSTA RICA’S STATE OF MIND

Biz vakit kısıtlığından Pasifik kıyılarında gezindik ancak anlaşılan Karayip sahillerinde kültürü koklamak daha mümkünmüş. Çok daha renkli ve hippiymiş.

Maço bir kültürleri var. Ev ve yemek işlerini, kadınların yapması bekleniyor.

Sokakta kadınlara ıslık çalınabiliyor ama fazlasına genelde rastlanmıyor.

Bir elini diğer elinin üstüne koyup alttakini çekmek, ‘hadi gidelim’ anlamına geliyor.

Yemek ve içeceklerinin, diğer Orta Amerika ülkelerinden bir farkı olmadığından, ayrıntıya girmiyorum.

Festivals

Las Fiestas e Palmares (ocak ayı ortasında)

Fiesta e los diablitos (31 Aralık-2 Ocak) – favorim – insanlar şeytan kostümü giyerek yerlilerle ispanyolların arasında yaşanan savaşı tekrar canlandırıyor ve fakat bu sefer yerliler kazanıyor

Dia de San Jose (19 Mart)

Semana Santa (Mart/Nisan)

Fiesta e la Virgen el mar (Temmuz ortası)

Dia de Guanacaste (25 Temmuz)

Virgen de los Angeles (2 Ağustos)

El dia e la Raza (12 Ekim)

Dia de los Muertos (2 Kasım)

Las Fiestas e Zapote (25 Aralık – 1 Ocak)

DOMINICAL

(27-29.01.2011)


Burası da sahil şehri ama daha köy gibi, daha sakin, daha az turistik ve dolayısıyla daha sıcak ve açıkçası daha bana göreydi.

Vahşi dalgaları yüzmeyi zorlaştırıyor ve sadece sörfü çok iyi bilenleri üzerinde ağırlıyordu. Ama o kadar çekici olsa gerek ki kuşlar da yemin ederim üzerinde sörf yapıyordu. Hayatımda böyle bir şey daha önce hiç görmemiştim açıkçası.

Çok güzel bir arkadaş grubu edindik burda da ve hep beraber şelale parkına gittik. Kendi fotoğraf makinemle çekemedim ancak Chris resimleri gönderince yükleyeceğim – bu şelaleden çığlıklar eşliğinde kaydırak gibi kaydık. Aşırı eğlenceliydi yabadabauuuuuuuu

Accomodation: tortilla flats – 10 usd

MANUEL ANTONIO

(24-26.01.2011)

sunset @the beach 3

Huzurlu ve çok turistik olmayan bir sahil şehri beklerken, turistlerle dolu eğlence parkına dönüşmüş olan Manuel Antonio bizi biraz şaşırttı açıkçası. Meğersem seneler ve güzelliği onu bu hale getirmiş. Hatta uzun zamandır bu kadar batılının arasında olmadığımızdan olsa gerek, biraz garipsedik de.. ama yine de milli parkı ve yolda yürürken tesadüfen gördüğümüz hayvanlar sayesinde bu kadar turiste rağmen beni bile etkiledi burası..

İngilizcesi sloth olan bu koala cinsi şeker ötesi, peruğa benzeyen hayvanın türkçesini bulamadım? Ama onu izlemek çok eğlenceliydi. Koala gibi bu cins de, bütün gününü ağaçlara yapışık geçirir ve ot ve çiçekle beslenirmiş. Ancak akşam vakti, teknolojiye uyum sağlayan sloth, elektrik direklerine yapışmışken kameramıza yakalandı.

Milli parkta yürüyüşümüze ara verdiğimizde Arjantinli arkadaşlarımızın ikram ettiği mate çayı enteresan bir lezzet kattı keyfimize..

Manuel Antonio’da, sörf için dalgalar ideal ancak güneşlenmek için aynı şeyi söyleyemiyeceğim. Aşırı turistik olmasından gerek, her yere otel diktiklerinden sahilde resmen güneşlenecek yer kalmamış.

Accomodation: backpackers paradise costa linda – 10 usd

From SAN JOSE to MANUEL ANTONIO

3765 colones 4 saat

Yol aşırı virajli olmasına rağmen çok keyifli

Sahil kenarındaki küçük kayalar, Pasifik Okyanusuna güzellik beni yapmışlar

Yeşil öyle bir fışkırıyor ki, doğa photoshop görmüş adeta

Şanslı inekler ise gün boyunca tadını çıkarıyor doğanın

kızgın güneş de gülün dikeni olmuş durumda heralde onlara

SAN JOSE

(22.01.2011)

Tilaran’dan San Jose’ye otobüsle 3270 C – 4 saat

Amanınnnnnn trafik amanınnnnn şehirrr ne işim var benım burdaaa diye çığlık atasım geliyor, nolcak tek dişi kalmış canavardan başka :p

Ama sehrin içi, merkezi korktuğum kadar da kötü çıkmadı

Fakat hayatımda bu kadar fast food dükkanını bir arada başka bir yerde daha gördüğümü de sanmıyorum

Costa Rica Backpackers’da kaldık – Kanada’dan Kate’i görmeye gelen arkadaşı Jessica önceden yer ayırdığı için. Gayet iyi bir hosteldi wifi’ından, mutfağına, oturma alanlarından sıcak suyuna – haliyle fiyatı da dorm yatağı başına 13usd’dı.

V’StateOfFriends in Tilaran

Senior Jose, 2 gün önce yaşadığımız kötü tecrübeden sonra, bu dünyada karşılıksız vermenin ve almanın ne kadar güzel hatta eşsiz bir his olduğunu hatırlattı bize. Kate’le başta ettiğimiz tereddütlerin gereksiz olduğunu daha sonradan anladık.

Rivas/Nicaragua’dan chicken bus’a bindiğimiz zaman, Kate tualeti kullanmak istemişti. Senior Jose, onunla tualete gitmeye kadar yardım teklifleriyle başladı. ‘Sınırı geçerken, benimle gelin, çünkü turistlerden 1 dolar talep ediyorlar’ diye devam etti. Gerçi polisler izin vermedi ama Senior Jose, o güzel gülümsemesini tonton yüzünden hiç eksik etmedi. Biz bilet alırken, bizi bekledi. 3 kademe girişin her birinde bizimleydi. Otobüse binmemize yardımcı oldu. Aslında biz geceyi Monteverde/Santa Elena’da geçirmek istiyorduk, ancak sınırı geçerken, güneş battığından, artık oraya otobüsün gitmediğini öğrenince, bizi evine davet etti. Tilaran’da ailesi ile birlikte yaşadığını anlattı. 2 kız ve 2 oğlu varmış. Bir kızı ve bir oğlu Amerika’da okuyormuş, diğer kızı ve karısı, teyzelerini görmeye başka bir şehire gitmişler. Diğer oğlu ise onu evde bekliyormuş ve 16 yaşındaymış. Evine bakacaktık, eğer içimize sinmeyen bir durum olursa diye evinin yakında LP’dan bir hostel bularak, taşıdığımız gereksiz şüpheyi selametle uğurlardık. Otobüsle Canas’a kadar geldik. Diğer durağa yürümek 15 dakika alacaktı ve benim koca güllemi taşıyacak gücüm kalmamıştı. Taksiyi tek başıma bile ödemeye razıydım ancak Senior Jose izin vermedi ve çantamı sırtlanıp yürümeye başladı. Vardığımızda bir arkadaşını gördü. Bizi göstererek Tilaran’a kadar hep beraber gitmeyi teklif etmiş olacak ki, o da oldu. Evine vardığımızda, bizi rahatsız eden hiç birşey olmadığını görünce rahatça yerleştik. Kate’le ikimize özel 2 yataklı bir oda verdi, tualetin ve mutfağın yerini gösterdi. Birşeyler yemeğe dışarı çıkacağımızı ve isterse ona zevkle yemek ısmarlamak istediğimi söyledim ama akşamları kesinlikle yemek yemediğini belirtti. Çok geç olmadan yattık, haliyle çok yorulmuştuk. Sabah uyandığımızda Senior Jose’nin çoktan kahvaltı hazırlamaya koyulduğunu görünce, hayret ve sevgiyle taşan kıkırdamalarımız, ortama daha bile huzur kattığını umuyorum.

Sabah kahvaltı öncesi Senior Jose’nin ettiği dua eşliğinde ruhum gene şaha kalkmıştı. Kahvaltıda ettiğimiz sohbet de çok ilginçti. Evlenme yaş ortalamasının burada yaklaşık 20’li yaşların başı olduğunu öğrendik. Evlenmeden önce yaklaşık 6 ay flört etmek doğal karşılanıyormuş. Ancak daha sonra evlenmeleri bekleniyormuş. Eğer evlenmeyeceklerse de, daha fazla uzatmadan ayrılmaları öngörülürmüş. Boşanma ise hala hiç hoş karşılanmıyormuş.

Karşılığında hem oğluna hem de kendisine verdiğim nazar boncuğu tabikide Senior Jose’nin yaptıkları karşısında bir toz tanesi kalır ama dilerim kendi güzelliğini hatırlatacak bir anlam taşır.

Daha sonra durağa gelip, herşeyin yolunda olup olmadığını görmeye geldi. İşte o zaman kendimi Senior Jose’ye sarılmaktan alı koyamadım.

Senior Jose, yardım sebebini hristiyanlığa bağlamıştı. En azından sebebinin bu olduğunu söyledi. Aklıma Jessi ile bana Bombay’de yine karşılıksız yardım eden aile geldi. Onlar da yardımlarını müslümanlığa bağlamıştı. Düşünüyorum da, din gerçekten insanların iyi olmasına yardımcı olabiliyor. Kate de bunun üzerine Kanada’da insanlara yardım edip, ateistliğe bağlayacağını söyledi 🙂

TILARAN

(21.01.2011)

Çok fazla gözlemleyemedik. Sonuçta sadece bir gece kaldık, gündüz bile görmedik. Ama çok sıcak bir anı kazandık (bknz az sonraki v’stateofriends).

Go to Top