2329m boyunda hala aktif olan Bromo daginin ismi Brahma’dan geliyormus!!

Ilk buyuk patlama 1812’de gerceklesmis ve yaklasik 3.000 kisi hayatini kaybetmis. 1966’da ise binlerce insani cikartip, bolgeyi bosaltmalarina ragmen, 40 kisi vefat etmis. Hala olan kucuk patlamalar yuzunden zaman zaman ölüm haberlerini duyuran (2004’te 2 kisi ölmüş) bu volkanin, bir de efsanesi var. Efsaneye gore, 15.yy’da yaşayan Roro Anteng adindaki prenses, senelerce çocuk yapamayinca, Bromo dağına gidip, dağlarin tanrısından çocuk istemeye karar vermis. Bromo Tanrisi ise onlara 25 adet cocuk vereceklerini, ancak 25. cocugunu oldurmek sarti ile bunu yapacagini soylemis. Hakikatten de 25 cocuklari olmus, ama prenses 25. cocugunu kurban etmeyi red etmis. Iste o zaman dagdan ates ve taslar fiskirmaya baslamis. Prenses de korkup, son cocugunu dagdan asagi atmak durumunda kalmis.

Her sene Kasodo festivali adi altinda halk, Tanrilari yatistirma niyetine, volkana hazirladiklari adaklarini atiyorlar. Bazilari da sans getirecegine inancindan, kraterlere inip, adaklari geri toplarmis. 

a village over the clouds, over the stars!

Gunduzleri bulutlarin uzerinde, geceleri yildizlarin uzerinde seyir eden bu daglarin kuzeyinde, Cemoro Lawang adli bir köyde kaldim.

Köyü neredeyse bastan sona gezdim, dinledim, kokladim.


Sanki hic yanardag patlamamiscasina, doga kendini bastan yaratmis.

Sessizlige anca at sesleri ve cocuk gulucukleri eslik ediyor.


Gecimini turizmden saglayan erkek halki, at olsun, motorsiklet olsun, 4×4 olsun, her daim ulasim teklif ediyor. 

Temennim buraya bir daha festival zamani gelebilmek, Bali’den ilk once Izud Platosuna, volkanin icinde olusan sicak su kaynaklari ve gollerin ziyaretine, ardindan da Bromo’ya min 3 gun gelerek, selalelerin ve göllerin oldugu Jemplang ve Mt.Semeru alaninda kalma..

Sunrise in Bromo:

Bahsi gecen 25.000Rp.lik giris ucretini hic bir yerde sormadilar ama toplam 100.000Rp. verdigim bu 4×4 yolculugu da benim icin unutulmaz oldu. Geceyarisi 3’te dedikleri yolculuk 4’te basladi. Ben de bu sayede, yakinda bir bakkal/kahvede, yerlilerle kahve icme serefine erisebildim. Ilgi yine simarticiydi.

Gunes dogusunu izlemek icin, Bromo’ya (2392m) yakin ama ondan daha yuksek olan Penanjakan (2770m) adli daga cikarken, yokus yukari oldugumuzdan yatar poziyonu almak zaten yeterince keyifliydi. Fakat bu keyfimi solda sifir birakan disarinin manzarasi, gercek ustu gibiydi. Koca daglarin siluetleri arasinda, elma gibi toplayabilecegim yildizlar gercek olabilir miydi?

Dagin tepesine vardigimizda, tanik oldugum kalabalik beni hayrete dusurdu. Yaklasik 1km boyunca dizilmis 4×4’lere yukardan baksan eminim yilana benzerdi. Ustelik onca insanin cogu yine lokaldi. Bu yuzden itis kakis icinde olmamiza sasirmamaliydim -cunku sira kavraminin henuz gelismedigine dun boarding pass’imi almaya calisirken tanik olmustum. Sira bana geldiginde, giseye gittigimde, benimle bir kac kisi daha gelmisti. Bugun burasi bu kadar kalabalik ise Temmuz, Agustos aylarini dusunemiyorum bile.


Gokyuzunun lacivetten acik maviye donusmesini, gunes isinlarinin etrafini pembeye, turuncuya, kirmiziya, sariya boyamasini izlediken sonra tekrar 4×4’lere binip bu sefer de Bromo volkanina gittik.

Yaklasik 1km yuruyusun ardidan, 250 merdiven cikmak gerekti. Yolculugun basinda 100.000Rp’ye teklif edilen at seferi, sonlara dogru 10.000Rp’ye kadar bile iniyordu. Tabikide siyah volkanik kumlarin uzerinden gitmeyi tercih ettim. Kraterlere ulastigimda karsima cikan manzara, aynen icime yansidi. Duman cikan yarigin derinligi, dunyanin icine açılan bir köprü gibiydi.

Food in Bromo:

Her öğünümü kendi capinda cukulataci filmindeki cikolatacinin verdigi hissi yaratan bu aile yerinde yedim. Fristina adli tatli ve guzel otesi kadina, annesi, kiz kardesi ve Puci adli seker otesi kizi yardim ediyordu. Toplam 4 kadin isletiyor burayi anlayacaginiz.

Masalar, bu aralar World Cup oldugu icin genelde mac izlemeye gelen erkeklerle dolsa da, kendimi hic yabanci hissetmedim.


Fristina’nin ilk evliligindenmis Puci ama simdi tekrar evlenecek, ustelik Bali’de. Onun adina ben ne alakaysa cok sevindim 🙂

Ilk gece yemegimi, kabul etmemeye calissam da iscileriyle birlikte gelmis bir patron ismarladi. Yemegi 4 iscisi ile birlikte yedim. Aralarindan biri cok iyi ingilizce konustugundan, cok rahat muhabbet edebildik. Baya keyifliydi.

Gun boyunca cektigi resimleri gosterdi, yemek sonrasi da beni turu ayarlayabilecegim yere goturdu ve tercumanlik yaparak yardimci oldu (aslinda turu Budi’den almayi tercih ediyordum ama yardimina saygisizlik etmek istemedim, her iste bi hayir var).


Ertesi gun kahvaltim ise cok daha komik bir deneyim oldu. Komsu cocuklar gozlerini ayirmadan surekli beni kesiyorlardi. Bir uzaylimisim gibi nasil yemek yedigimi, nereye baktigimi, ne giydigimi, ne taktigimi, sanki nefes almadan izlediler. Surekli onlara gulumsedim, onlar da bana. Ama ne zaman konusmaya calissam ya da fotograflarini cekmeye niyetlensem, kactilar. Sanirsam benim gibi bir uzayli ile tanismaya henuz hazir degillerdi.

Bu koskoca guzel gun, bana hersey dahil 10 dolara bile mal olmadi desem?