Geldiğimde Yol yorgunu olmama rağmen, şehri keşfe çıktım. Ne de iyi yapmışım – Thelma ile tanıştım. Bütün gün bana şehri gezdirdi. İlk önce Rasta Mesa adlı yerde yemeği paylaştık. Orda da, oranın sahipleri ile tanıştım. Baltimore’dan Belize’ye geldiğinde, Livingston’lu kocası ile tanışan şeker kız, hem Garifuna yemeği dersi veriyordu, hem de gönüllülük projelerine yönlediriyordu insanları. Orda bulunan çocuklara da yardımcı oluyordu, ingilizce öğretiyordu, kızlara sekreter olabilmeleri için matematik, erkeklere ise bulaşıkçı olabilmeleri için talimatlar veriyordu. Biraz daha gezdikten sonra, Thelma, abisinin doğumgünü olduğunu hatırladı. Bu yüzden, O’nu görmeye gittik ve beraber O’na ‘happy birthday’ şarkısını söyleyecektik .. ki koca endamlı abisine, fazla kız vari gelmiş olsa gerek ki, anında bizi susturdu. Evinde biraz oturduk. Kabanyası çok güzeldi. Duvara yapmış olduğu resimler, tahta parçalarını kapladığı hayvan derileri ile ne kadar artist ruhlu olduğu anlaşılıyordu. Bir işi de buymuş zaten, kabanya yapmak, diğeri ise çocuklara karate öğretmek. Çok şanslıydım çok..

Ertesi günüm daha bile güzel ve enteresan geçti. Kaldığım hostel’de Narida ile tanıştım. Kendisi Afrika’dan J Somali’li. Hostel’de bir yerli gibi gezmenin önemi ile başlayan sohbetimiz ardından, günü beraber geçirmeye ve köyü beraber gezmeye karar verdik. Müthiş bir gündü benim için. Aman tanrım o ne ilgi. Herkes Narida’nın üzerine atlıyordu deri rengi sayesinde. Dolayısıyla bir sürü Garifunalı ile daha tanışabildik. Afrika’dan olduğunu öğrenince ise, sohbet uzuyordu da tabi. Bize evlerini, yaşadıkları yerleri gösterdiler. Elbette hiç fotoğraf çekemedim. Ama hafızamdakiler eşsiz. Bize etrafı gezdiren, dışardan baksanız ‘kesin evsiz’ diye yargılayabileceğiniz, her tarafı yırtık ve kirli olan tatlı adam, bizden fazla genel kültüre sahipti. Atatürk hakkında uzun zamandır bu kadar konuşmamıştım. Gurur vericiydi.

Yargı en büyük düşmanlardan biri değil mi sizce de.. Yol’a tekrar teşekkürler, her geçen gün beni ondan uzaklaştırabildiği için.