(10-12.01.2011)


Aslında çok küçük bir kasaba burası. Sadece tekne ile ulaşılabilmesi, buraya sihirli bir hava katıyor. Ama buradan etkilenmemin sebebi, bu değil. Afrika kökenli Garifuna insanları ile dolu olması ve yaşadıklarım sanırım. Burası onların evi. Belize’den de ekstra etkilenmemin sebebi de buydu zaten. Ve çok istemiştim noeli bir Garifuna köyü olan Dangriga’da geçirmeyi. İstiridyeleri ayak bileklerine takarak, kıyafetlerini enstrüman olarak kullanan bu güzelim yerliler, hem sokaklarda, hem de evleri gezerek, kutlamalarını gerçekleştiriyorlarmış. Neyse, bir dahaki sefere 🙂

Sahil için buraya gelmeyin, değmez ama kültür için buyrun lütfen 🙂 hippilerin de mekanı anlaşılan burası.

Hindistan cevizli ekmek, topo ve çopo ile ilk Livingston’da tanıştım. Tatmanız şart, çok lezzetliler. Topo’yu, torbada donmuş dondurma gibi tarif edebilirim. Vanilyalı, çukulatalı, sütlü, hindistan cevizli, meyveli gibi seçenekleri de var, yummyy.. ve sadece lokallerın bildiği evlerde, arka kapılardan satılıyor. O yüzden bir yerliye sorarsanız, ulaşımınız daha rahat olabilir.

Denenmesi gereken, sadece Livingston’a özel, tapado adlı bir de yemekleri var, hindistan cevizi ile deniz ürünlerini karıştırdıkları..

Alakasiz  ama çok enteresan da bir halk çamaşırhaneleri var …