Aslinda Singapore’da sadece aktarmamiz vardi ama gelmisken cok gormek istedigimden neyseki Jess de ikna oldu ve aktarmamizi uzatip, 12 saat tanisma firsatimiz oldu. Size ne kadar mutlu oldugumu anlatamam. Felekten bir ulke oldu bizim icin ve cok eglenceliydi bu yuzden. Ustelik tertemiz ve medeniyet sahibi. Bir sehir hayati icin boyle hissedecegimi hic tahmin etmemistim. Havaalani, yuruyen merdivenler, minimal tasarimlar, tertemiz, mis kokulu ve klimali. Hic tek disi kalmis gibi degildi.


Troleyler tasiyordu gullelerimizi, sonra da kilitli dolaplara birakip daha da bir ozgur olduk ve attik kendimizi sehir merkezine – CITY HALL. Ne kadar da ozlemisim metrolari..


Ilk once MARINA PARK‘a gittik. Alice in Wonderland’i gorme hayaliyleydik. Maalesef bitmis ama onun yerine ‘how to train your dragon’ adli super bir cizgifilm gorduk. Ustelik seyahatimiz icin de cok anlamliydi cunku Hindistan’dan beri bu simge her yerde bizimleydi. Gormediysen tavsiye ederim, guzel spirituel anlamlar da var icinde.

Ardindan ‘THE MERLION’ denilen maskotlarini gorduk. Aslan kafali bir balik kendisi. ‘Mer’ deniz, ‘lion’ da aslan anlamina geliyor. Eskiden burasi bir balikci koyu oldugu icin verilmis bu ad ve maskot. Singapur da ‘aslan sehir’ anlamina geliyormus zaten.

Buraya giderken bir de sansa COOKIE MUSEUM gordum ve 2 kurabiye denedik, yummy.

Sonra CHINA TOWN‘a yuruduk. Maalesef bu kadar temiz bir sehirde olmasina ragmen yine nispeten daha pis ve kokulu – ama Singapur farki yine de hissediliyordu:

Burda fazla kalmadan meshur ORCHARD ROAD‘a gidelim dedik. Yolda bir kiza sorduk ve o kadar sekerdi ki beraber seyahat ettik onunla. Kate mutluymus burda yasadigina ama bizim gibi dunyayi gezme hayalini tasiyormus O da. Umarim O’na ilham olmusuzdur ve hayalini gerceklestirir bir gun. Kate disinda tanistiklarimiz da cok tatli ve yardimciydi. Yol sordugumuz insanlar, dilersek bize eslik edebileceklerini teklif ettiler hep. Asya ulkesi olmasina ragmen, ilk dilleri ingilizce oldugundan, cok da rahat anlastik kendileriyle.

orchard

Burasi kucuk bir New York gibi. Orchard Road da 5th Ave.

STREET FOOD (pek olmasada, bulduklarimi cektim):

STREETS OF SINGAPORE:

PEOPLE OF SINGAPORE:

STREET PERFORMANCE OF SINGAPORE:

Bence bu guzelim ada sehrinin tek sorunu insaat gurultusu, maalesef Dubai gibi baya insaat dolu. Parklarin etrafi neyseki sessiz ama.

Son olarak bir hediyemiz oldu, sansa NATIONAL MUSEUM OF SINGAPORE cikti birden karsimiza ve 18.00-20.00 arasi da ucretsiz oldugundan, aceleyle gezdik odalarini:

Bag History Room (gecmisten bugune kullanilan torbalari anlatiyor):

Food Room (geleneksel yemeklerini, yemek malzemelerini, sattiklari standlari ve tasidiklari kaplari tanitiyor):


Herbs and Spice Room (geleneksel baharatlari kaplarin icinde sergiliyorlar ve bazilarinin altinda bir cubuk var ki cektigin zaman koklayabiliyorsun, sniff sniff yummyy):

Fashion Room (Eger bunlar geleneksel kiyafetleriyse, sence de cok kokosh ve shik degil mi?):



Movie Room (3 adet barkovizyonda eski filmlerini izletiyorlar, bir de meshur artistlerini eski resimlerle tanitiyorlar):

Theatre Room (kiyafetler, kuklalar, aksesuarlar ve konratlar da bu odada sergileniyor):

Music Room (eski plaklar ve sanatcilari):

Sonra da kostur kostur havaalanina gittik – cunku 1 saat ileri oldugu aklimizdan cikmis ve megersem nerdeyse gecikiyormusuz.

Asya’nin en zengin ulkesi oldugundan pahali die korkmustuk –

ama 25 dolara kotardik butun gunu.

Cok sevdim Singapur seni. Bir gun icin bile olsa cokcokcok iyi geldin bana. Cok yukselttin beni, cok tesekkur. Sayende sokaklarinda dans bile ettim 🙂

sevgiler, mutluluklar…