Guatemala
From ANTIGUA to LANQUIN
Shuttle ile 125 Q
Ancak El Retiro adlı hostel (ki zaten kalmak istediğim hostel buydu) kampanyası sayesinde 135Q verip hem ulaşımımı hem de bir gece konaklama bedelimi ödemiş oldum ve kapı önüne kadar bırakıldım.
ANTIGUA
(05-07.01.2011)
200 yıl boyunca başkent kalan Antigua, çok romantik bir şehir bence. 1773’te çok büyük bi deprem geçirmiş olmasına rağmen, hala koloniyel, terakota çatılı ve her biri birbirinden farklı, pastel boyalı, tek katlı binalarla kaplı, tarih resmen üzerlerine desen yapmış.
Diğer koloniyel şehirlere kıyasla daha düzenli, daha tertipli, daha temiz ve daha renkli. O da globalleşmenin etkisi olsa gerek. Her sokakta başka bir sürpriz saklı sanki. Her daim gelen begonvil kokuları ise sizi daha da bir kendisine çekiyor. Üstelik Atitlan gölü gibi, 4 bir yanı dağ ve volkanlarla (3 adet) korunaklı..
Neredeyse her sokakta bir ruins görmek ise, şehire tarihi bir büyü katmış.
Ecaneden bile gelerek bütün sokağa asil bir ruh katan klasik müzik, bu bağlamda nerdeyse şaşırtmadı bile beni.
Görülesiler
Casa Santo Domingo
(hem otel olan hem de içinde 6 ayrı müzeyi barındıran bu güzelliğe 18.00’den sonra giriş ücretsiz.)
Bir de sağladığı ücretsiz shuttle ile parkına da gidebiliyorsunuz.
Mercado
La Antigua Galerie De Arte
Fotoğraf Galerisi (Guatemala’nın tek fotoğraf galerisi ki onu da Jon Kaplan adındaki gavur açmış)
Museo Del Libro
World Music Exhibition (Yerlilerin zamanından başlayan geleneksel müzikleri, çekilmiş videoları, ve kullanılan enstrümanları deneyimleyebileceğiniz, saatlerce içinde kaybolabileceğiniz, toplumdan çekinmesem Tanrı’nın evi diyeceğim bir yer)
Tienda La Canche (çok iyi çoook – bakkalın içine saklanmış, sadece yerlilerin bildiği, günlük ev yemeği yapan, 2 masalı, müthiş lezzetli ve keyifli bir yer)
Accomodation
Jungle&Party Hostel & Cafe – 5,5usd – bedava kahvaltı, wifi ve sıcak suyla duş imkanı
V’StateOfFriends
Ben adında enteresan bir adamla tanıştım. Brezilya’ya gidiyordu, belgesel çekmeye.. Kendisi Fransız, çok meraklı ve atılgan. Pazarda gezerken dadaşmadığı insan, matraklık yapmadığı mekan kalmadı diyebilirim. Hem kendini, hem de bizi çok eğlendiriyordu. Japon sevgilisi sayesinde gözlemlediği kültürün etkisi altında kalmış, Brezilya’ya göç eden 2 milyon Japon’un hayatını araştırmaya gidiyordu. Her iki kültürü de yakından tanıdığından, karışımı onun çok ilgisini çekmişti. Açıkçası ben de projesini merakla bekliyorum.
—
Antigua’ya geçerken otobüste çok tatlı bir kadınla tanıştım. Son 6 ayını burada geçirmiş, yolda bir köpeğe bağlanmış, son günlerini onunla birlikte geçirerek ülkesi Amerika’ya dönme Yol’undaydı.
Daha önceki yaşamından bahsederken, bana çok ilginç gelen işinden bahsetti. Çeşitli ülkelerde ‘gizli ev’ denilen yerlerde çalışmış. Aileler ve çocukları arasındaki kültür farkı yüzünden acı çeken çocukların kaçtığı, daha doğrusu sığındıkları evlermiş buraları. Çocuklar, çaresiz kalıp soluğu burada alıyorlarmış. Aileler ise çocuklarını bulamayıp polislere haber verdiklerinde, ve polisler de bu evleri aradıklarında, gençleri gizliyorlarmış bile. Çoğu genç bir daha geri dönmemeyi seçiyormuş. Kimisinin ailelerini de modernleşmeleri konusunda ikna edebiliyorlarmış ama bu tabloya genelde az rastlanıyormuş.
GÜNÜMÜZDEKİ MAYA KÜLTÜRÜ
Daha çok kadınlar geleneksel kıyafetleri giymeyi sürdürüyorlar
Erkekleri ise sadece bazı köylerde gözlemleyebilisiniz (bknz Chichicastenango, Santiago)
Kutlamalar adına her gün patlamalar duymak mümkün. İsraelli arkadaşlarım bu yüzden her patlama olduğunda panik atak geçirmeye 5 kala oluyorlar.
Resmi bir evlilikleri yok, sadece geleneksel törenler eşliğinde evleniyorlar. Evlenme yaş ortalaması 18. Belgeleri de yok haliyle. Boşanma yok kadar az. Demokrasi var. Okul şart değil hatta tercih bile edilmiyor çünkü çocuklar genelde çalışıyor ve gelire baya yardımları dokunuyor. Ancak devlet, eğitimi desteklemek adına, eğer aile çocuğunu okula göndermeye razı olursa, ekstra ayda 300Q kazanıyor.
Günde ortalama 30Q kazanılıyor.
Kadınlar genelde geçim kaynaklarını başlarının üzerlerinde taşıyorlar.
Bir de Maya takvimlerini ispanyolcama paralel azıcık öğrenebildim.
Toplam 20 adet takvimleri varmış.
En önemli ikisi: 1. Cholg’ij – 260 günlük – yıldızların enerjilerine göre hesaplanmış.
4. Cholnimlajg’ij – 26.000 yıllık – 21.12.2012’de biten.
Eğer Maya enerji rakkamınız benimki gibi 12 ise, biraz daha bilgi de verebilirim (vanessataragano@gmail.com)
Çoğu Maya yerleşim alanını ziyaret ettiğimi umuyorum. Başta cok turistik geliyordu çünkü o kadar tatlılar, vericiler ve hoş sohbetler ki, insanın inanası gelmiyor. Ama sonradan gözlemleyerek ve insanlarla konu ile ilgili sohbet ederek anladım ki aslında bu onların kendi yapıları, kendi ruhu… Dolayısıyla orayı turistik yapan sadece içinde bulanan gezginlerdi.
Seviyorum Mayaları 🙂
SAN JUAN
(29.12.2010)
San Pedro’dan San Juan’a yürümek 15dk / tuktukla 5dk 5Q.
Yeni değişen belediye başkanları sayesinde artık çok daha temiz ve sanat dolu olan bu köyde, küçücük de olmasına rağmen saatlerce yürüdüm.
Buraya yürürken, yolu paylaştığım Mayalı köylülerle, dil bilgisizliğinden, abartısız dakikada bir sadece kırkırdaşarak hola’laştık. Kelimeler yetersiz gelse bile, niyet ve içtenlik o kadar güzeldi ki, paragraflar boyu konuşmaktan bile çok daha derin ve anlamlı geldi.
Lütfen biri bana globalleşmenin faydalarını hatırlatabilir mi.. bu güzelim uygarlıkların yok olma olasılığını başka türlü kaldıramıyorummm.
CHICHICASTENANGO
(02.01.2011)
Perşembe ve Pazarları market var burda da. Üstelik, ‘ülkenin en büyüğü’ ünvanını taşıyor. Pazar günkü daha büyük olduğundan, buraya da Pazar gitmeyi tercih ettim.
Bu marketlerin hiç birinden birşey almadım açıkçası. Amacım sadece kültürü koklamak oldu.
Hayatımda gördüğüm en güzel mezarlık burdakiydi kesinlikle! Her aile kendisi için kendine özgü farklı bir ev yapmış, bedenlerini orada yatırtıyorlardı.
Kilise de bir o kadar güzeldi. Hem merdivenlerindeki kültür kokusundan, hem de bahçesinde yapılan törenden dolayı ekstra şekerliydi.
5Q’e yerlilerle birlikte yediğim çorba yummyyyy.
SANTIAGO
(31.12.2010)
Toliman ve San Pedro volkanlari arasında kalmış bu şanslı köyde, Maximon (tanrısallaştırılmış meşhur bir karakter – hediye olarak tercihi sigara ve rum:) ) köyün ikonu. Cuma ve Pazar günleri pazar kuruluyor. O yüzden Cuma günü gitmeyi tercih ettim. Kaos mu dedinizzz.
Müthiş yerli kokuyordu pazar, bayıldımmm. Herkes ve herşey altalta üstüste. Burada erkekler bile geleneksel giyiniyor. Şapkaları belli ki itibar gösteriyor. Yaşasın kültürleri, hallelujah!
SAN MARCOS
(27.12.2010)
Muz, kahve ve avokado ağaçları ile dolup taşan San Marcos, en keyifli köylerden biri. Enerjisi çok yüksek olan bu yeri, hipiler ve metafizikçiler donatmış. Dolayısıyla, meditasyon ve yoga çok yaygın. 1 ay süren mükemmel ay kursu ve 3 ay süren güneş kursu içimde kalanlardan. (isteyenlere detay verebilirim çünkü bence çokçokçokkkkkkk enteresan). Daha gizli cevherlerin bulunduğu bu köyde, çukulata şamanı bile var. Çukulatasından deneyen arkadaşım Holy, nasıl doğal olarak yükseldiklerini anlattı. Şamanın inancına göre, çukulata ruhu, onu hangi ağaçtan kakao alması gerektiği konusunda O’nu yönlendiriyormuş. Bu çukulatayı yedikten sonra yaptığınız meditasyon çok daha derin oluyormuş.
PANAJACHEL
Lago Atitlan’a varmak için geldiğiniz durak burası. En şehir vari olan yerleşim alanı ve kocaman bir marketi var.
SAN PEDRO
(24.12.2010-03.01.2011)
Atitlan gölü çevresinde, şahsen San Pedro’da kalmayı tercih ettim. Nerdeyse tüm hostellerde, bu müthiş manzarayı seyir edebiliyorsunuz. Biraz fazla turistik ama yerin güzelliği sayesinde, turistlerden kendinizi arındırıp uçabilirsiniz. Kelimenin anlamiyla da üstelik – paragliding var! Bu güzellikte bu kadar uzun kalmamın bir başka sebebi de ispanyolca dersi almaktı.
Yerliler yani Mayalar o kadar tatlılar ki, buraya ispanyolca öğrendiğimde, kesinlikle geri gelmek istiyorum. Bir sürü insanla tanıştım ama konuşamamak çok canımı acıttı. Üstelik her iki taraf da çok hevesliydi grrrr.
Kate sayesinde Mayalı bir aileden öğrendiğim efsaneyi aktarmak istiyorum: Geceleri göl kenarına gitmeye çekiniyormuş köylüler, çünkü göl altında yatan ruhların,geceleri isimlerini çağıdıklarını inanıyorlarmış. Daha çok çocukları korkutmak için uydurulan bir hikayeye benziyor ama saygım sonsuz elbette.
Görülesiler
San Marcos + San Juan + Santiago Maya köyleri (ki bunları daha detaylı, az sonra paylaşacağım)
Santa Cruz (çok turistikmiş, o yüzden gitmedim)
San Pablo (tehlikeli denildiğinden gitmedim ama erkekseniz, yanınıza fazla para almadan gidin görün derim, çünkü yakınındayken kültürün ne kadar daha fazla hissedildiğini gördüm)
Şehrin gerçek merkezindeki market
Indian nose – normalde 120 Q. Ancak belirli bir sayıyı geçince bu rakkam 70 Q’ye kadar bile düşebiliyor. Gece yarısı 4’te buraya çıkarsanız, güneşin doğuşunu yakalayabilirsiniz.
Volcano trekking
Solar panellerle ısıtılan hot tublar
Mayan Yoga – her gün 7.30 ve 15.00’de IXIIM’de
San Pedro Yoga’da Pazartesi – Cumartesi arası her gün saat 8’de meditasyon, 9’da yoga
Pazartesileri Belly ve Afro karışımı bir dans dersi var – 30Q @yoga space
İspanyolca okulları:
San Pedro ve Collectivo en iyileri ama dolayısıyla en pahalıları (15 saatlik ders yaklaşık 100usd)
Mayab Spanish School (15 saatlik kurs, 55usd üstelik salsa dersleri, maya konferansları ve yöresel kutlamaları da ücretin içinde) – haliyle bunu seçtim 🙂
Gece Hayatı
Buddha Bar (ki burda akşamları yemek de mümkün)
Freedom bar
Freedom bar karşısındaki 2. katta açılan yeni elektronik müzik çalan kulüp
Cocos Bar (genelde reggea çalıyor ama elektronik müziğe de haftada bir yer veriyorlar)
Yenilesiler (restoranlar):
Clover restoanı – hem makul hem de çok lezzetli – bazı akşamlar canlı müzik de var.
Zoola – sosyalleşmek için müthiş ortam, ayakkabılarınızı çıkararak, yerde keyifle, saatlerce sohbetle yummy
D’noz (sağlıklı ve leziz, üst kat göl manzaralı)
Hummus ya (adı üstünde humusu ve falafeli tavsiye) ki burda akşamları gezginler kendi müziklerini yapıyorlar. Göl üzerinde oturma mekanları da var.
Jarachik restoran
(yukardakilerin hepsinde wifi imkanı var)
(hard core budgeting:) İskelenın orda her gün açılan taco standından, her öğlen maksimum 15Q’ya 3 taco veya torta veya quesadilla yiyerek hem karnımı hem cebimi doldurdum. Sokakta dolaşan Mayalı teyzelerden aldığım muzlu ekmek ise sadece 1Q’ye kahvaltı imkanı sağladı.
Kalınasılar:
Yo mama hostel – backpackerların dolup taştığı hostel
Zoola – genelde İsraellilerin takıldığı hostel
Jarachik – benim seçimim burdan yana oldu – daha sakin ve üst katı süper manzaralı
First Christmas Experience
Kate ve Alana (daha önce bahsettiğim, Oaxaca’da tanıştığım, ve süper arkadaş olduğum, kaynaştığım Kanadalı arkadaşlarım) ile birlikte yaklaşık bir düzine insana yemek yaptık.
Kate vejeteryan olduğu için, bol malzemeli sebze çorbası adından, tarçınlı, elmalı crumble, sıcak şarap eşliğinde keyfimize diyecek yoktu yummyyy.
Saatlerce süren güzel sohbet yüzünden kilisede yapılan kutlamaları kaçırdık ama şehre indiğimizde, curcunanın tam göbeğine düştük. Bir arkadaşımın yaptığı benzetmeyi sevdim: İspanya’da yapılan boğa festivalinde boğalardan kaçmak yerine, resmen burda çatapatlardan kaçıyorduk. Şaka yapmıyorum, cidden tehlikeliydi. En çok da çocuklardan ve turistlerden kaçmak gerekiyordu.
Yılbaşı Gecesi
Sadece anı olması açısından yazıyorum, yoksa pek kayda değer bir şey yoktu açıkçası. Kate, El Salvador’a, Alana ise Meksika’ya döndü. Ben de az tanıdığım insanlarla yılbaşını geçireceğime, bu sefer değişiklik olsun, tek gireyim diye düşündüm. İlk önce geçen sefer kaçırdığım kilise kutlamalarına gittim 22.00-23.00 arası. Rahibin verdiği demeç ispanyolca olduğundan, sadece ordaki çocuklarla kıkırdaşarak, ortamdan müthiş zevk almayı becerebildim. Ardından birşeyler atıştırıp Buddha Bar’a gittim, amanınnnnnnn turist patlaması vardı, tıklım tıklım, adım atacak yer yoktu.
Saçlarıma düşen havai fişekle oradan ayrılmam arasında sadece kalabalık yüzünden 15 dk geçti ve çok geçmeden geceye rüyalarımda devam ettim.
Recent Comments