(26-27.03.2010)

Tabiki de Machu Picchu’nun asıl hakkı – Inka Trail!  Gezginler, her ne kadar pahalı olursa olsun (600usd civarı), buna kesinlikle bütçe ayırmayı tercih ediyorlar. Günlük kontenjan sayılı olduğundan, aylar önce rezervasyonlarını yapıp, ödemelerini bile hallediyorlar. Ve sonunda istisnasız, hayatlarının deneyimlerini yaşadıklarını anlatıyorlar.

Jen’in kısıtlı zamanı olduğundan da, biz 2 günlük turu almak durumunda kaldık – üstelik 4 günlük turdan daha bile pahalı olmasına rağmen (4 günlüğü 120usd, 2 günlüğü trenle döndüğümüz için 160’a geldi ki normalde 140 usd)!. Dolayısıyla çoğu güzelliği arabayla gezdik. Aslını yaşamadan bile mükemmeldi tur. Inka Trail’i düşünemiyorum bile.

Koca koca dağlardan fışkıran şelaleler, tek manzaramız olmadı ama. Toprak kayması yüzünden yol kapanmıştı. Hatta bazı yerlerde hala taşlar yağdığından, teker teker geçmek durumunda kaldığımız bile oldu. Baya bir süre, aracımızın geçebilmesini de beklediğimizden, 19’da varacağımız yere 21’de varıp, son 3 saat yürüyüşümüzü, zifiri karanlıkta yapmış olduk. Bu küçük macera esnasında ise, tabikide yine çok eğlendiiik 🙂 …

AGUAS CALIENTES

Machu Picchu’ya 1 günden fazla gelindiğinde, duraklanılan şehircik – Aquas Calientes’in bu kadar turistik olması, haliyle ilk beklenilen. Doğası ama burayı ‘değer’ kılmayı kesinlikle becermiş bence..

En önemli aktivitesi ise, ismini de aldığı üzere, sıcak su kaynakları..

Burdan Machu Picchu’ya isterseniz yürüyerek 1,5 saatte yada otobüsle 5am’den itibaren yaklaşık 10 dolara gidebiliyorsunuz.

veee…

MACHU PICCHU

wwwwwwwooooooo wohoooooooooooo wowowowowooooooo

ay galiba anlatamıyacağım, sözü rehberimize bırakıyorum 🙂 :

Orijinal adı ‘eski dağ’ olan Machu Picchu, ispanyol istilasından önceki son nesil – Inkalara ait.

‘Inka’ eskiden krala verilen admış, ama günümüzde, ‘o zamanın insanları’ olarak da kullanılıyor.

Günümüze yazılı hiç bir şey bırakmayan İnkaların düğüm dillerini de zaten okuyabilen pek yokmuş. Sadece asilzadelerin yaşadığı bu akıl oynatıcı, beyin uçurucu yerlerin üzerinde yürürken, bilinmezliğin çekiciliği bizi gizem sarhoşu yapıyor. En azından beni 😛

1400-1532 arası sürmüş Machu Picchu’nun yapımı ve yaklaşık 20 yıl daha gerekiyormuş bitmesine. Ama tabi ispanyolların gelmesiyle, orayı terk etmek durumunda kalmış Inkalar. Neyseki oradan ayrılırken, hem kuzey, hem güney girişlerini de telef etmişler de, ispanyollar burayı duydukları halde, 10 sene boyunca arayıp bulamamışlar. O zamanlar da ‘lost city – kaybolmuş şehir’ diye geçiyormuş adı.

Zaten ispanyolların gelmesinin 3 sene ardından, Inka’ların %50’si yok olmuş bile (istenmeyen kurallar, hastalık, öldürülme sebepleriyle).

1911’de ise tekrar keşfedilmiş, fakat 1928’e kadar, altın aranmak için kullanılmış.

Mekan bakımına stratejilerini ise şöyle aktardı rehberimiz: 1. Su – Yağmur yağmasa bile 1km ötedeki doğal su kaynakları.. 2. Gizli olduğu için güvenli 3. Yükseklik ve hava koşulları – 100’den fazla basamaklı terastan oluşan Machu Picchu’nun neredeyse her bir basamağında başka bir şey yetişebiliyor.. 4. Taşlar da hazır burdaymış zaten.

160 odanın 80’inde yaşıyormuş seçili insanlar. Geri kalan 80’i ise tapınak ve okulmuş. Her bir odada ise 5-6 kişilik bir ailenin yaşadığı düşünülüyor.

Inkalar Tanrı’ya sunum için lamaları kurban ederlermiş.

Machu Picchu’da sadece 1 tuvalet olması da, baya şaşırtan bir bilgiydi.

Bir de burada bulunan 76 anıtın neden hala Amerika’da, Yale Üniversitesinin hakimiyetinde olduğuna mantık yürütebilmiş değilim.

Wayna Pichu’ya 10.30 turu ile çıkmamızı öneriyor rehberimiz, önceki turların daha bulutlu olacağını da ekleyerek. Malesef 10.30’da çıkmamıza rağmen, bizim deneyimimiz de benzer oluyor – bulutlar, dağları bir türlü rahat bırakmıyor. Ara ara sadece bazı yerlerini gösteren güzellikler,anlık şok etkisi yaratıyor, herkesi fotoğraf karesi için poza sokuyor. Nedense öğlen sonrası çıkılınmasına zaten izin de verilmiyor. Ama manzarayı azıcık bile görseniz, sonuna kadar değiyor!