(30-31.01.11)

Yemyeşil dağlarla çevrili havası ile ilk nefeste büyüleyen Boquete, aslında küçük bir kasaba.

LP’nin dediğine göre, bir kaç sene önce, Modern Maturity dergisinin, ‘emeklilik sonrası en iyi yerleşim alanları listesinin, ilk 5’inin içine Boquete’yi koymasıyla, özellikle Amerika’lıların yerleşimlerine sebep olmuş. Görülen o ki, çevrecilik, hostel, cafe ve butik işletmelerinde de benzer artışlar olmuş.

Lokak ve tencere tencere yemek satan, meydanın 2 üst sokağındaki El Sabroson adındaki restorandan, maksimum 3 dolara tok ötesi karnına çıkmak mümkün

Sadece emeklileri değil, gençleri de çekiyor Boquete:

Yapılasılar:

Hiking, tırmanma, rafting, kahve tarlaları, sıcak su kaynakları..

Görülesiler:

Kahve tarlaları

Cafe Ruiz (ödüllü Gesha kahveleri)

Benim bahçem senin bahçen – Mi Jardin es su jardin

El explorador

Paradise gardens

Hot springs

Accomodation: Mamallena – tam merkezde. Bir kaç sokak içerilerde, yarı fiyatına konaklama bulmak da mümkün – ancak biz gittiğimizde hiç yer yoktu. Meğerem geçen hafta çiçek festivali varmış, kaçırmışız. 11 usd yine pancake ve kahve içinde. Güzel bir salonu var, film seyredebileceğiniz. Bizim geldiğimiz gece, bar açılışları vardı hemen yanına. Kath ile bakkal alışverişimizi yaparken, eggnog bulduk. Noel zamanı çok bulmak istemiştik. Buraya nasipmiş. Sevdim ben tadını.. white russian gibi.. Kath’in de tabi ağzı kulaklarındaydı, bedava biletlerimizle ram keyfiyle birlikte 🙂