1930’da, Jamaika’da, hristiyanlıktan doğmuş.

Tek tanrılı – Ancak bir din mezhebi olarak değil de yaşam şekli olarak benimseniyor.

O yüzden bizim kullandığımız gibi ‘rastafarism’ kelimesini kullanmıyorlar, hatta karşılar bile.

Jamaika’nın %1i bile değiller. Dünyada ise, toplam bir milyonlar. Kendilerini ‘rasta/rastafarian’ diye tanıtıyorlar. Ve birbirlerini ‘rastaaa’ diye selamladıları bir ritüelleri var.

Şahsen hayranım çünkü bu ideoloji özgürlüğü sembolize ediyor.

O kadar ki sloganları olmuş durumda: ‘Jamaica – no problem!’

Kimisi Etiyopya’nın eski hükümdarı Haile Selassie’yi, Isa’nın reankarnasyonu olarak kabul etmiş ve O’na ‘Jah’ adını vermiş (holy trinity – God the father, God the son and the holy spirit).

Tanrı’nın hepimizin içinde yaşadığına inanıyorlar ve bu yüzden ‘biz’ yerine ‘ben ve ben’ derken, aslında bunu ima ediyorlar ve bu yolla her daim eşitliği savunuyorlar.

3 ana grupları var: Nyahbinghi, the Bobo Ashanti and the Twelve Tribes of Israel.

Bob Marley Israel’in 12 kabilesi kavimindenmiş mesela.

Batı’laşmaya karşılar ve bunu ‘babylon’ olarak adladırıyorlar. Kendi aralarında ‘polisleri’ de öyle çağırıyorlar zaten.

Tarak, makas ve jileti batı ürünleri olarak gördüklerinden de saçlarını, sakallarını kesmeyip rasta yapıyorlar. Ancak her rasta, rastalı olmak durumunda da değil, kalplerinde taşımaları yeterli!

Marcus Garvey, zenci haklarını savunan tarihlerinde önemli bir isim daha.

Az bucuk beni tanimissan bilirsin, ben de onlar gibi Afrika için yanıp tutuşuyorum.

Henuz gidememis olmalarina rağmen, kıtanın dövmelerini yaptıranlar var.

Bir rasta arkadaşımla, ‘rastaman chanting’ eşliğinde, güneş batışını izlerken, Afrika hayalleri kurmak… mmm.. pahabiçilmezdi!

Afrika’dan, şarkılarından da asina geldigi gibi ‘Zion’ diye bahsediyorlar.

İnsanlığın orada doğduğuna inaniyorlar.

2012’de onlarla Afrika’da buluşmayı hayal ötesi ediyorum!